Yazar: Aylin Karaaytu (10 Yaşında)
Editör: Duru Meva Uzun (11 Yaşında)
Çizer: Rabia Zeynep Çetintaş (9 Yaşında)

Merhaba, ben Aylin! Bugün okulumuzun daha önce belirlediği Bornova İtfaiyesini gezmek için geziye çıkacağız. Sabah erken saatlerde heyecanla uyanıp okula gittim, gezinin ikinci dersten sonra yapılacağını öğretmenim söyledi. Sabırsızca okula girdiğimden olsa gerek koridorda bir arkadaşımla çarpıştım, öğretmenim revirde burnuma baktı, krem sürdü ve sınıfa gönderdi.
İlk dersimizin bitmesiyle bizi bekleyen servislere koşar adımlarla bindik. Öğretmenimiz güzel şarkılarla bizleri eğlendirdi. Servisimizin durmasıyla “Bornova İtfaiyesi” tabelasını gördük. Kırmızı kocaman arabalar ve bir ambulans gözüme çarptı. Öğretmenimiz dağılmamızı söyledi, yanımıza gelen itfaiye görevlisi bizleri “Hoş geldiniz!” diyerek karşıladı.
İtfaiye arabalarının su kapasitelerini anlattıktan sonra iki itfaiyeci bizim sınıftaki tüm arkadaşlarımı kucaklayarak yangın anında herkesi nasıl çıkardığını gösterirken bizleri çok şaşırttılar. İtfaiye görevlisi bize yangınlar hakkında bilgi verirken bir anda alarmlar çalmaya başladı.
“Herkes yanıma gelsin,” dedi öğretmenim. Bütün itfaiyeciler hazırlanmaya başladı. Ben de tam öğretmenime giderken yanımdaki büyük itfaiye arabası bir anda çalıştı. Arabanın kenarındaki küçük kapıdan itfaiyecilerin oturması için bulunan boşluğa oturup sımsıkı sarılarak etrafımda olup biteni heyecanla izliyordum.
Arabamız tepemizde yanan kırmızı ışık ve alarmlarla ve son sürat gidiyordu. Korkmaya başlamıştım. Tam o sırada karşımda “Barbaros Hayrettin Paşa"yı gördüm. Bize seslendi:
- Yavrum, senin burada ne işin var?
- Biz arkadaşlarımla gezideydik, yangın tam o an çıktı, ben de bir an arabanın içine giriverdim. Şimdi çok korkuyorum.
- Bak yavrum ben yaşlıyım ancak seni koruyabilirim. İkimiz beraber bu yangını söndürmek için itfaiyecilere yardım edeceğiz. Sen de benim gibi görünmez olacaksın.
- Tabii, efendim. Nasıl olacak?
- Sen beni takip et, ne dersem onu yap, bugün sana hiç krem süren oldu mu?
- Evet, efendim. Ama niye sordunuz?
- Beni takip et sen. Ben yıllarca Kaptan-ı Derya olarak Osmanlı ordusunda çalıştım, böyle yangınları çok iyi bilirim.
İtfaiye arabası durduğunda büyük bir apartmanın yandığını gördük. Arabamızdan uzanan merdivenlerle balkondaki çocukları aldılar.
İtfaiye arabasındaki hortumu eline alan Barbaros Hayrettin Paşa, bana, “Al sana görünmez güç,” diyerek bir bardak su verdi, ben de içtim.
Apartmanın yanan taraflarına büyük hortumu ikimizde tutunca yangın sönmeye başlamıştı.
- Aferin evlat, devam.
Tüm gücümüzle hortumu ateşin üstüne tutarak söndürdük. Hortumu toparlayıp geri arabaya binip yeniden itfaiye merkezine gelmek için yola çıktık. Yolda Barbaros Hayrettin Paşa:
- Benden bu kadar evlat, gerisini sen ayarlarsın, kimseye anlatma sakın.
Öğretmenim benim gelmediğimi fark edince çok korkmuş, hepsi beraber beni aramaya başlamışlar. Beni gören öğretmenim:
- Neredesin Aylin? Çok korktuk!
- Tuvaletim gelmişti. Tuvaleti bulup gelmem uzun sürdü, özür dilerim öğretmenim.
- Bir daha olmasın, çok korktuk, bak yangınlar çıkıyor.
Hep beraber bizi getiren servise binip okulumuza doğru gitmeye başladık. Okula gittiğimde revirdeki krem kutusuna baktım, içi boş bir kutuydu. Anladım ki o kremin etkisiyle görünmez olmuştum, kimin koyduğunu bilmediğim o kremin yaşadıklarımda etkisi çoktu. Kimseye anlatamayacağım çok güzel bir hatıram olmuştu.