top of page

Başlangıç

  • Ayşe Beren Derebaşı
  • 10 Nis
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Ayşe Beren Derebaşı (12 yaşında)

Çizer: Elif Büşra Coştan (10 yaşında) Editör: Ahmed Faruk Kurşun (11 yaşında)



Bir zamanlar Euron adlı bir şehir vardı. Bu şehirde, ergenlik çağına gelmiş her birey bir özel güç bahşedilirdi. Her şeyi duyma, ışınlanma, hızlı koşma, eşyaları oynatabilme, çiçeklerle konuşmak… Aklınıza gelebilecek her türlü gücü barındırırdı.


Low ailesinin en küçük kızı Sophia, ergenliğe adım atmak üzere olan, ince yapılı ve omuzlarına dökülen dalgalı sarı saçlarıyla dikkat çeken bir kızdı. Parlak yeşil gözleri, sürekli bir merakla etrafı inceliyordu. Burnunun üzerindeki birkaç çil, ona masum bir hava katıyordu.


Pastel tonlardaki kıyafetleri ve sade tarzı, onun rahatına düşkün olduğunu gösteriyordu. Sophia, üç ablası, annesi ve büyükannesiyle yaşıyordu. Babasını o daha bebekken kaybetmişlerdi; onu hiç hatırlamıyordu.


Sabahın ilk ışıkları evin geniş mutfağını doldururken, kahvaltı masası her zamanki gibi hayat doluydu. Sophia’nın büyükannesi, mis gibi tarçın kokan çörekleri fırından çıkarıp masaya koyarken hafifçe mırıldanıyordu. Annesi çay fincanını karıştırıyor, sabahın sakinliğine kendini bırakıyordu.


Ablalarından en büyüğü, Lille, pencere kenarındaki sandalyeye oturmuş, bir yandan gazetesine göz atıyor, bir yandan kahvesini içiyordu. Ortanca ablası Emme, süper gücünü sergilemekten asla çekinmezdi; havada süzülen tabaklar arasında küçük bir dans yaparak sütü bardağa döktü ve göz kırptı. En küçük abla olan Ava, masanın diğer ucunda kahvaltısını aceleyle bitirirken not defterine bir şeyler karalıyordu; onun beyni, süper hızlı zekâsıyla sürekli bir şeyler çözmekle meşguldü.


Sophia ise masanın ucunda oturmuş, olanları izliyordu. Ailesindeki tek “normal” kişi olmak bazen kendisini dışlanmış hissettirse de onların mutluluğunu görmek içini ısıtıyordu. Bir yudum portakal suyunu içerken içinden, Belki benim gücüm henüz ortaya çıkmadı… diye düşündü. Ama şu an, bu enerjik sabahın bir parçası olmak onun için yeterince özeldi.


Annesi siyah etek ve beyaz bluzuyla her zamanki gibi zarif ve kendinden emin bir duruş sergiliyordu. Sophia bu derin ve rahatsız edici sessizliği bozmak istedi. “Aa, bugün kütüphaneye gitmeliyim,” dedi.


Sophia, okuldaki bir ödev için kütüphaneye gidecekti. “İstersen seni bırakabilirim,” dedi annesi. Annesi pratik zekâsıyla ön plana çıkardı. Lily, ışınlanma gücüne sahipti. Kütüphaneye geldiğinde hemen danışmaya gidip kategorileri sordu. Danışmadaki yaşlı kadın bir kâğıt uzattı. Kâğıdı incelerken “Güçler” kategorisi dikkatini çekti. “Bu kategoriyi daha önce görmemiştim,” dedi. Kadın gülümsedi.

– O kategori yeni eklendi küçük hanım. İstersen bir göz at.

Sophia heyecanla bir kitap aldı ve evin yolunu tuttu.


Sophia, kütüphaneden aldığı kitabın sayfalarını çevirdikçe, her paragrafın içine çekildiğini hissetti. Kitap, güçlerin kökeni ve herkesin gücünü bulmasına dair eski bir efsaneden bahsediyordu. Efsaneye göre, her insanın gücü, kalbinde saklı bir duygu veya inanca bağlıydı. Bu düşünce Sophia’yı heyecanlandırmıştı.


Kitabın son sayfasındaki bir not dikkatini çekti: “Kendi gücünü bulmak için önce kendini keşfet. Güçler, sabır ve sevgiyle büyür.” Sophia derin bir nefes aldı ve içindeki merakın bir yolculuğa dönüşeceğini hissetti.


O an, kendi gücünün sabrında ve ailesine duyduğu sevgide saklı olduğunu anlamaya başladı. Artık kendine inanıyordu.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page