top of page

Bavullarını Hazırlamış Anılar

  • Zeynep Neva Yıldız
  • 10 Nis
  • 3 dakikada okunur

Yazar: Zeynep Neva Yıldız (11 yaşında)

Çizer: Elif Kılınç (12 yaşında)

Editör: Bahar Aslaner (11 yaşında)                            

​Merhaba! Şu an aynanın karşısında oturuyorum ve kısaca size ne gördüğümü anlatacağım. Siyah, kısa ve kıvırcık saçlı, ela gözlü, yuvarlak gözlük takan, uzun ya da şişman olmayan, beyaz tenli, gülümseyen bir kız. Yani ben. Adım Mir… Ayy! Olamaz. Ayna kırıldı. Neyse ki onunla işimi bitirdim. Nerede kalmıştık? Heh, tamam hatırladım. Adım Miray. Fakat babaannem bu aralar bana Sıla diye sesleniyor. Bu ismi çok sevdiğinden ve bana çok yakıştırdığından olsa gerek. Size biraz ondan bahsedeyim en iyisi.


Babaannemin upuzun ve bembeyaz ayrıca dümdüz saçları var. Onlara hayranım. Ben saçlarım kısayken bile onlarla başa çıkamam. O yüzden de saçlarımı hiç uzatmam. Her neyse. Babaannemin deniz mavisi gözleri var ve aynı benimki gibi bir gözlük takıyor. Kediler balığı ne kadar çok seviyorsa ben de babaannemi o kadar çok seviyorum, çünkü beni her zaman anlar. Ayrıca bana, gelirken hep kendi elleriyle hazırladığı çikolatalı bisküvilerden getirir. Çok lezzetliler. Küçüklüğümden beri onlara bayılıyorum. Gerçi bu aralar getirmiyor ama olsun. Bir de babaannemin şakaları var tabii.


Onunla her görüştüğümüzde bana çok şişman ve uzun boylu olduğumu söyler. Okuma yazmayı söküp sökmediğimi sorar. Oysa ben beşinci sınıfa gidiyorum. Şakalarının komik olduğunu düşündüğünden bu şakaları her zaman yapar. Ben de kırılmasın diye gülerim. Aslında komik olduklarını düşünmüyorum. Belli ki annemler de düşünmüyorlar çünkü babaannem şaka yapınca onların da suratı asılır. Aralarında bir şeyler fısıldarlar. Babaannemin arada sırada komiklikler yaptığı da olur. Bazen eski günlerdeki gibi eline bir oklava alır ve babama şöyle der:

- Hâlâ evlenecek birini bulamadın. Evde kalacaksın bu gidişle.

  ​

Ben buna çok gülerim ama annemle babam gülmez. O zaman anlarım iş yerinde canlarının bir şeye sıkıldığını. Bir de bugün pazar. Babaannem her zaman olduğu gibi bugün bize gelecek. Kahvaltımızı yaptık. Annem yeni öğrendiği poğaça tarifini denemiş. Bence tadı ilk denemeye göre fena değil. Tabaklarımızı hızlıca bitirdik. Babaannemin aslında çoktan gelmiş olması gerekiyordu ama gelmemişti.

  ​

Bunu geçen hafta da yaşamıştık. Babaannem yine eski evimize gitti sanırım. Babam ve annemin yüzüne endişe ve biraz da üzüntü yerleşti. Bence bu o kadar da kötü değil. Babaannem yürüyüş yapmış oluyor. O da benim gibi eski evimizi ve komşularımızı özlüyor olmalı. Fatma teyze ile konuşmak için oraya gittiğinden eminim. Onu çok severdi. Babam bir anda ayağa kalkıp şöyle dedi:

- Annemi alıp geleyim.

  ​

Babaannem için bu kadar yürüyüşün yeterli olduğunu, daha fazla yorulmaması gerektiğini düşünüyor, besbelli. Ben de onunla gitmek istedim ama izin vermedi. Gelmelerini sabırsızlıkla bekledim. Babaannemi kapıda görünce şaşırdım. Üzerine soğuk havalarda kullandığı yeşil yeleğini giymişti. Oysa dün havanın sıcak olacağını konuşmuştuk telefonda. Öyle de oldu. Güneş bulutların arasından parlak ışıklarını evimize gönderiyordu. Sıcak yüzünden çok bunalmıştım. Ama sonradan üşüdüğü için mont giydiğini anladım. Yaşlıların bizlerden daha çok üşüdüğünü internette duymuştum...

  ​

Gidip kucağına oturdum. Bana güzel bir masal anlattı. Bunu sevmiştim. Sonra çok susadığımı hissettim ve su almak için mutfağa gittim. Geri yanına döndüğümde bana yine aynı masalı anlatmaya başladı. Masalı duymadığımı sanmıştı. Ama ben bozuntuya vermeden onu dinledim. Birkaç ay sonra babaannemin doktor kontrolüne babamla beraber ben de gittim. Doktor ile konuşmalarını duydum ve o gün anladım ki babaannem Alzheimer olmuş. Bence bu hastalık sağanak bir yağmurdan sonra oluşan acımasız bir sel gibi. Çünkü sel, büyük küçük demeden her şeyi alıp götürüyor, ardında sadece hüzün bırakıyor. Babaannemin beyninde de her şeyi alıp götüren bir sel oluşmuş ve biraz daha zaman geçince babamı bile hatırlamayabilirmiş...

 


                                                                   

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page