top of page

Ben Mi Seçtim Böyleyi?

  • Elif Akkuş
  • 4 Kas
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Elif Akkuş (10 yaşında)

Editör: Hatice Kübra Ayçiçek (12 yaşında)

ree

1579 Ben Margery. Bu notu biricik dostumun anısına yazıyorum. Her zaman yaptığım gibi gelecekte okumak için yatağımın altına koyuyorum. Ve gülden yapılma boyalarımla süslüyorum,o gün suladıklarımla…

Annem ve babam konuşuyordu. Yan kulübedeki komşumuz Elleine Smith bir cadıymış. Bu aralar burada Essex Maldon’da bir sürü kişi cadı diyerekten yakılıyor, idam ediliyor. Sanırım Ellerine de onlardan biri olacak.

Gülleri suluyordum. O önümden geçene kadar:

“Şeyyy günaydın” kendimi bunu demeye zorunlu hissetmiştim.

“Belki sana, ama yarın bana kara” dedi epey mutsuz ve karamsar bir şekilde.

“Belki...biraz konuşmak istersin !”

“Tabi sana göre konuşmak kolay, bana ise büyüden zor” dedi ve yandaki taşa oturdu.

“Şeyy ne oldu, sana ne dediler kim ne ile suçladı?” bu soru adına yüzünü buruşturdu.

“Öğrensen belki sende olursun karşı taraftan” dedi ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi.

“Karşı taraf neresi?”

“ORASI” parmaklarıyla etraftaki her yeri gösterdi.

“Amaaaaa orası her yer, biraz açsan... nolur...”

“Ama kıyıyı aşma, teknen batar sonra”

“ Tabi,  sen anlat yeter”

“Evren bütün bana düşman”

“Nasıl”

“Kimse savunmaz masumu. Cadı olsam arka çıkarlar.”

“Ama bunlarrr… açıklamıyor. Ayrıca sen neden böyle konuşuyorsun?”

“İstediler beni cadı… kim!? ben mi talebe”

“Sen çocukken de mi”

“Benim anamdan beri demişler cadı.”

“Sanırım duymuştum”

“Kimden düşmanlardan mıı!” endişe bütün yüzünü kaplamıştı.

“Hayırrr ailem konuşurken”

“Ailen senin, batanlardan mı”

“Hayırrr yani şeyyy … onlar tarafsız” dedim toparlamaya çabalayarak.

 “Onlar teknesizlerdir, olsa onlarda çıkarlar.” Dedi üzüntüyle.

“Hayır… onlar öyle değil kendileri ölmek istemiyorlar… bende öyle.”

“Peki ben, sence ben, ben mi seçtim ölmeyi ben mi seçtim böyleyi!” dedi çılgına dönmüş hâlde. “Onlar seçtiler beni, susanlar da batanlarda. Belki onlar konuşsalar, hepsi herkes konuşsalar, batanlar batamazlar. Sesiniz dalga olur, getirir onları kıyılara.” Dedi bu sefer üzgün ve düşünceli bir halde.

“Sen anlamıyorsun biz … ben böyle değilim” sesimi kendim zar zor duymuştum.

“Ben mi anlamıyorum yoksa siz mi! Teknesizler mi! Birlik olmayı da savaşmayı da bilmeyenler mi! He, şimdi bile karşındakine cevap veremeyen mi!” dedi sinirini attı sonra hıçkırmaya başladı.

“Tamam güvendesin”

“İnsan az olan yerler bana güvenen erler.” Diye mırıldadı

“Keşke demiyor olduğunu ummadığımı ummuyor olmamayı umuyorum.”

“Hmm… sanırım anladım. Amaa hadi anlat artık” ben ise kaba olmadığımı umuyordum.

“Benmişim Ursula’yı büyülen, kurbağa büyüsüyle acı çektiren. Keşke bunu diyenler bana acı çektirmiyor olsa da oldu bu bir iki daha…”

“Başka var mı?”

“Başlarsam ağlarsam…”

“Üç  ruh saklarmışım söyledi bunu oğlum. Daha bir sürü dırdırdırdırdır…Dinlemek bile istemezsin”

“Yaa gerçekten üzüldüm” dedim şimdi oracıkta ağlamak istiyordum.

“Sen bozma kafanı zaten… batanlar için bir cadı bir katil ayrılacak yarın, senin için bir dost ayrılacak yarın, benim için ise cadı olmayı bile beceremeyen en sonunda pes edip onlara istediklerini veren bir kadın , ben ayrılacağım yarın.”

“Dur.r..r.r.r..r dur ne dedin bana cevap ver nereye gidiyorsun neden gidiyorsun” dedim herşey çok ani olmuştu. öfkemi kontrol edemiyordum. Ve tir tir titriyordum. Ayrıca ağlıyordum.

“Sen üzme kendini ben gideceğim bu dünyadan ayıracaklar beni bu kabustan. Senin sayende oldu bu kabus bir parça rüya sen ne batansın ne teknesiz sen bir dostsun benim için.”

“Dünya senin gibi birçok ruhu kaybetti” diye mırıldandım.

Ben ağladım, o beni teselli etti… Bu olaydan bir gün sonra onu idam ettiler. Onun adına mutluydum, bu kabustan en sonunda ayrılmıştı… Ama ben bir dost kaybetmiştim.

 

 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page