top of page

Bir İki Üç Tıp

  • Hatice Meryem Uygun
  • 30 Haz
  • 4 dakikada okunur

Yazar: Hatice Meryem Uygun (10 yaşında)

Çizer: Elif Sena Uzun (9 yaşında)

Editör: Naile Nur Ceylan (13 yaşında)

Zamanın birinde büyük ve tanınmış bir bilim adamı vardı. Bu bilim adamının ismi Mehmet'ti. Mehmet Bey'in farklı farklı deneyleri, araştırmaları, küçücük tüpleri ve bir sürü kitabı vardı. Mehmet Bey'in bir de çocuğu vardı. İsmi Meryem'di. Meryem; zeki, güzel ve çok iyi kalpli bir kızdı. Babası bazı kararları alırken onun da fikrini alır, sohbet ederdi.

Bir gün Mehmet Bey'in evine bir adam geldi ve kendisiyle özel bir konu görüşmek istediğini söyledi. Mehmet Bey ve adam bu önemli konu hakkında uzun uzun konuştular.

Ertesi gün Mehmet Bey düşündü, taşındı, kaşındı ve bu konuyu kızı ile de konuşmak istedi.

Yanına gitti ve dedi ki:

-Meryem, seninle bir şey konuşmak istiyorum.

-Seni dinliyorum babacığım.

-Dün bir adam geldi ve bana bazı kelimelerin anlamsız, toplumun iletişimine zararlı olduğundan bahsetti. Eğer bu kelimeleri insanların kullanmamasını sağlayabilirsek daha kaliteli bir iletişim ortamı oluşturabiliriz. Bana bununla ilgili bir dosya verdi. Bu dosyayı incelediğimde bu konu bana da mantıklı geldi.

-Dosya yanında mı? Ben de incelemek isterim babacığım.

-Evet kızım odamda, haydi beraber çıkıp inceleyelim.

Tık tık tık, tak tuk tuk...

Meryem ve babası dosyayı incelediler. Bu büyük ve sarı dosyanın içinde Meryem'in hiç duymadığı çok kötü ve gereksiz sözler vardı. Bu kötü kelimeleri kaldırma işi hem onun, hem de babasının kafasına yatmıştı. Eğer bu kötü kelimeleri ortadan kaldırabilirlerse babasının da dediği gibi daha sağlıklı bir iletişim olurdu.

Meryem:

-Bu harika bir fikir! Peki bunu nasıl yapacaksın baba? Bir fikrin var mı?

-Evet, aklımda bir plan var. Bana yardım eder misin kızım?

Meryem:

-Tabii ki babacığım. Seve seve yardım ederim. Bana planını anlatır mısın?

Mehmet Bey planını Meryem'e anlatmaya başladı:

-Öncelikle çok güçlü sinyalleri olan, tüm ülkedeki elektronik aletlere bağlanabilen bir yazılım geliştireceğiz. Bu yazılım reklam yoluyla insanlara ulaşacak. İnsanlar ilk önce o reklamı merak edecekler, ücretsiz olduğu için hemen tıklayacaklar. Sonrasında ekrana renkli baloncuklar gelecek ve insanları hipnoz edip kötü kelimeleri unutmalarını sağlayacak. Böylece bütün kötü kelimeler ortadan kalkmış olacak.

2 ay sonra...

Mehmet Bey'in planı işe yaramıştı. Geliştirdikleri KKOK (Kötü Kelimeleri Ortadan Kaldırma) yazılımı insanların önüne reklam olarak çıkmaya başladı. İnsanlar da merak etti ve reklama tıkladı. Çıkan baloncuklar herkesi etkiledi, böylece kötü kelimeler unutulmaya başlandı. Her şey planlandığı gibi gidiyordu. Ta ki Meryem'in minik kardeşi Ahmet Yahya, KKOK yazılımının bulunduğu gizli odaya girene kadar... Ahmet Yahya; yeşil gözlü, turuncu kıvırcık saçları olan, inatçı, yaramaz ve oldukça meraklı bir çocuktu.

Ahmet Yahya, ablasının ve babasının her gün gizlice girdiği çok merak ediyordu. O, merakını giderene kadar hiçbir şeyin peşini bırakmazdı. Her gün o odaya girebilmek için fırsat kolluyordu. Yine bir gün gizli odanın önündeki koltuğun yanına saklanmış, kapının açılmasını bekliyordu. Ardından ekipten biri olan Mustafa Bey odadan çıktı ve dalgınlıktan kapıyı açık bıraktı. Ahmet Yahya da hemen içeri girdi. Bu oda; iki küçük pencereli, duvarlarında ekranlar olan, ışıklı tuşlardan oluşan klavyelerle dolu devasa bir odaydı. Ahmet Yahya bu renkli tuşları oyuncak zannedip hepsine bastı. En son ise o kırmızı parlak tuşa dokundu. İşte o zaman sadece kötü kelimeler değil, bütün kelimeler yok oldu.

Ahmet Yahya'nın tuşa basmasından sonra büyük bir sarsıntı oldu. Bu sarsıntıyı hisseden Mehmet Bey, Meryem ve ekip arkadaşları hemen odaya koştular. Odaya girdiklerinde Ahmet Yahya'yı ağlarken buldular. Tüm bunlar olurken o da çok korkmuştu. Meryem kardeşini sakinleştirmeye çalıştı. O sırada Mehmet Bey yaşananları kameradan açtı. Tüm ekip olanları şaşkınlık içinde izliyordu. Olanlar herkesi çok üzmüştü.

Dünya artık kelimesiz bir yer olmuştu. Dünyadaki bütün kelimeler kaybolunca yazarlar kitap yazamadı, insanlar konuşamadı, okullarda ders işlenemez oldu. Bir bebek ilk kez anne dedi belki, ama kimse duyamadı. Bir çocuk tehlike karşısında yardım çığlığı attı, ama kimse duyamadı. Kör bir müzisyen en güzel bestesini yaptı, ama kimse dinleyemedi. Dünya böyle bir yer oldu işte, artık sokaklarda sadece rüzgâr sesi duyuluyordu. İnsanlar birbirini anlayamadıkça toplum kaosa sürüklendi. İnsanlar kavga etmeye başladı. Yaşam artık durmuştu. Dünya tıpkı hızlı ve sessizce akan bir saate benziyordu. İnsanlar ise akrep ve yelkovan gibiydi. Hiç biri durması gereken yeri bilmiyordu. Dönüp gidiyorlardı, hayatları alabora olmuştu.

Tüm bunlar olurken Mehmet Bey, Meryem ve ekip arkadaşları konuşamadan da olsa deneyler yapmaya başladılar. Konuşmadan deney yapmak, çok zordu ve sabır gerektiriyordu. Yine de umutlarını kaybetmeden azimle çalışıyorlardı. Kelimeler olmadığı için kendi aralarında işaret diline benzeyen simge ve hareketler ile anlaşmaya çalışıyorlardı. Kelimeleri geri getirebilmek için uğraşıp durdular. Bu uğraşları tam beş ay sürdü. Bu beş ay içinde dünya cehennemden farksızdı âdeta. Mehmet Bey ve ekip arkadaşları bu cehennemi, cennete çevirebilmek için çok uğraştı. Onlar karanlıkta açan beyaz ve parlak birer çiçekti.

5 ay sonra...

Beş ay süren yoğun ve yorucu çalışmaların sonucunda bozulan yazılımı onardılar. Kelimeler olmadığı için ses dalgaları ile ülkenin dört bir yanına sinyal yolladılar. Bu sinyaller insanlara ulaşarak silinen, kaybolan kelimelerin insanların beynine, kitaplara, okullara, kütüphanelere yeniden gelmesini sağladılar. Bu kaos insanları çok etkilemişti, kelimelerin geri gelmesi ile insanların hepsi çok mutlu oldular. Artık kelimeler geri gelmişti. İnsanlar birbirlerine anlatamadıkları hayallerini, duygularını ve maceralarını aktardılar. Hepsi konuşmayı çok özlemişti. Kelimelerin ve konuşmanın kıymetini anladılar.

Mehmet Bey, Meryem ve ekip arkadaşları bu büyük sorunu çözdükleri için kendileri ile gurur duydular.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page