Yazar: Hatice Ebrar Yavuz (15 yaşında)
Editör: Buğlem Kaya (13 yaşında)
Çizer: Asya Özgür (14 yaşında)

Mısır’da çok uzun süredir yaşam sürüyordum. Normalde iklim şartlarına uygun olarak yaratıldığım için pek sıkıntı çekmezdim ancak o gün çok şiddetli bir fırtınaya hazırlıksız yakalanmıştım. Fırtına beni oradan oraya savurup gücümü tüketti. Sonrasında piramit yapımında kullandıkları devasa tuğlalardan birine çarptım.
Bir süre bilincimi yitirmiş olmalıydım ki başka bir yerdeydim. Kafamı kaldırdığım sırada onunla göz göze geldim. Bana gülümsedi ve kafamı okşadı. Bulunduğumuz tek gözlü küçük çamurdan kulübenin yeni evim olduğunu söyledi. Etraf genellikle fesleğen kokuyordu. Tekrardan gelen hafif bir fesleğen kokusunun ardından tekrar uykuya daldım.
Bana yemek verip güzel bir yatak hazırlayan çocuk hayatımdaki ilk ve tek arkadaşım oldu. Her şeyi benimle yapmaya, sanki bir insandan hiç farkım yokmuş gibi davranmaya başladı. Elbette ki bu durum beni çok mutlu ediyordu.
Çocuk piramitle birlikte yavaş yavaş büyümeye başladı. O da piramidin yapımında çalışmaya, her akşam sırtındaki yaralarını unutmaya çalışıyor ve yatağa başını koyar koymaz uyuyordu. Hatta bazı geceler eve hiç uğramamaya başladı. Artık daha az vakit geçiriyorduk. Eskisi gibi olmuyordu. Bende artık tek başıma durmak zorunda kalıyordum.
Bir gün beni onları izlediğim ağaçtan heyecanlı bir şekilde alarak piramidin biteceğini söyledi. Ben de onun kadar heyecanlanmıştım. İkimiz de biliyorduk ki bu piramitler insanlığın en gösterişli yapısıydı. Ama ben yaşlanmıştım ve bir an için arkadaşımla her gün heyecanla izlediğimiz piramidin sonunu göremeyeceğimi düşündüm. Ancak ömrüm yetmişti, bulutun ve rüzgârın birbiriyle karışık titreten rüzgârı ve ayazın altında güneşin ilk ışıklarını verdiği bir tan vaktinde arkadaşım beni eline aldı. Piramidin yanına gittik ve bitişini izledik. Çok güzeldi. Ancak daha fazla dayanamadım, son gördüğüm arkadaşımın sel gibi akan göz yaşlarıydı.