top of page

Bir Kepçe Umut

  • Fatma Zehra Demirci
  • 10 Nis
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Fatma Zehra Demirci (11 yaşında)

Çizer: Elif Sena Bilgin (12 yaşında)

Editör: Meryem Nefes (11 yaşında)



Hatice, artık umudunu yitirmişti. Yapamayacaktı, bu iş ona göre değildi. Saatlerdir önündeki boş kâğıda bakıyordu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. “Kesin yine sınavı geçemeyeceğim,” diye düşündü.  Vücudu titremeye başladı, elindeki kalem yere düştü. “Başarabilirsin,” dedi sandalye. “Sana inanıyoruz,” dedi çamaşırlığın üzerindeki kıyafetler. Ne işe yarayabilirdi ki, olmuyordu işte. Duvardaki tablo dışarı çıkmasını önerdi. Eşyalarının arasında en sevdiği şey o tabloydu. Onunla çocukluğundan beri hiç kavga etmemişti. Sırf onun hatırı için kabul etti bu fikri. Önündeki kâğıdı bir hışımla buruşturup cebine koydu. Kalemide yerden alıp öbür cebine attı.

     

Dışarısı soğuk ve karanlıktı. Bu rüzgârda kısa kollu çıkmak bir delilikti, ama bu Hatice için hobi gibi bir şeydi. Sokaklar bomboştu. Yüzüne yüzüne esiyordu rüzgâr, kızıl dalgalı saçları uçuşuyordu. Yemyeşil çimenlerin üzerine oturdu, bu çimenler bazen ilham veriyordu Hatice’ye. “Hoş geldin,” dedi çimenler. “Yapabilirsin,” dedi anne gül, sapındaki yeni doğmuş bebekleride destekledi onu. “Sen tanıdığım en iyi yazarsın,” dedi yaşlı çam.

   

Hatice, gülümsedi. Ayaklarını uzattı nemli çimlere. İçine çekti ormanın o güzel kokusunu. Kafasını kaldırıp sanki lacivert bir çarşafın üzerine inci taneleri gibi dizilmiş yıldızlara doğru baktı. İçlerindeki en küçük yıldız Hatice’ye güven verici bir şekilde göz kırptı. Bütün bunlar Hatice’nin içindeki minik yaraya dikiş atıyordu sanki. Cebindeki buruşmuş kâğıdı çıkarıp açtı. Diğer cebinden de kalemini aldı. Yazmaya başlayabilirdi artık, gözlerini kapattı. İçine çimenleri koydu, yıldızları koydu. Kuşların şarkılarını dinledi onları koydu, yaşlı çam ağacını koydu. Çimenleri, gülleri hatta sandalyeyi bile… En önemlisi, bir kepçe umut koydu. Gözlerini açtı. “Bakayım bakayım,” dedi çimenler. Hatice, yüksek sesle okumaya başladı yazısını. Bazı yerleri düzeltti yaşlı çam, buda yazısını güzelleştirdi. Artık gitmeliydi. Güneş doğuyordu. Veda etti herkese. Odasına çıkıp üstünü değiştirdi.Okula gitmeye hazırdı.Gümüşe bindi (yani arabalarına). Okula vardı.

   

Hocası kapıda kollarını beline koymuş kızgın bir şekilde Hatice’ye bakıyordu. Siyah saçlarıyla sıkı bir topuz yapmıştı. Kendisine dar gelen mor bir elbise giymişti. Elini uzattı, simsiyah gözleriyle bir Hatice’ye birde elindeki buruşuk kâğıda bakıyordu. Hatice yavaşça kâğıdı hocasının eline koydu. Hocası, kâğıdın buruşukluğundan ve yazının özensizliğinden sinirlenmişti. Gözlerini hızlıca metnin satırlarında kaydırdı. Etkilenmişe benziyordu. Hatice, hocasını ilk defa böyle görüyordu. Hatice’nin ona baktığını görünce kendini toparladı. Ciddi hâline geri döndü. “Öhöm öhöm, peki, sınavı geçtin ama…” Şu anda Hatice’den mutlusu olamazdı. Apartmanda zafer çığlıkları yankılandı. Oradan oraya koşup dans ediyordu. Hatice’yi böyle gören hocasının gözleri ve ağzı açık kaldı. Ağzını kendi eliyle kapatıp sözünü bitirdi. “Ama düzgün bir şekilde yazıp getir,” dedi. Hatice hocasına teşekkür edip elinden kâğıdı aldı. Hızlıca merdivenleri indi. Çimenlerin yanına geldi. Ellerini göğe doğru kaldırdı. Herkes ona bakıyordu. Ona, onun mutluluğuna. Başarmanın sevinciyle teşekkür etti. “Teşekkür ederim dostlarım, teşekkür ederim Allah’ım…”

                                                                                                       

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page