top of page

Bir Sözcük

Zeynep Özyurt

Yazar: Zeynep Özyurt (14 yaşında)

Editör: Salih Doygun (12 yaşında) Çizer: Nuray Gün (12 yaşında)

- Babacığım, bir sözcük en fazla ne kadar anlam taşıyabilir?

- Tatlım, şu an çok yorgunum. Lütfen dinlenmeme izin verir misin?

- Ama baba, geçen gün burçlarla ilgili soruma da aynı cevabı verdin. Bu cevap benim soruma ait değil!

 

Babam daha cümlemi bitiremeden uykuya dalmıştı. Zaten babam sorularımı kuzenimin salya kokan emziğini önemsediği kadar bile önemsemezdi.

- Anneciğim, düşünüyordum da... Acaba bir sözcük en fazla ne kadar anlam taşıyabilir?

- Hayatım, niye böyle boş sorularla kafanı yoruyorsun? Senin bu saçma sorulara değil derslerine kafa yorman gerek.

 

İnternetten umutluydum. Ne de olsa internet uyuyamaz veya eleştiremezdi. Bilgisayarı açıp ses ile aratma tuşuna basmıştım ki birden kapandı ve aşağıdan annem ile babamın sesi geldi. Çünkü elektrikler kesilmişti. İnternet uyuyamıyor veya eleştiremiyor olsa da devre dışı kalabiliyordu.

- Bebeğim, bir tanem neredesin!

- Buradayım anneee!

- Kızım, çok korktuk senin için. İyi misin?

- Evet, baba merak etme.

 

Beni salona götürdüler. Gözlerinin önünde olmamı istiyorlardı. Kesinti kar fırtınası yüzünden olmuştu ve bu yüzden okullar da tatil edilmişti. Konuşurlarken benim evde tek kalmamam için iki gün izin alacaklarını duydum. Sabah uyandığımda her şey farklıydı, yani her zamanki salı günlerine göre. Sanki günlerden pazar gibiydi. Kısaca en sevdiğim, annem ile babamın evde olduğu tek gün.

 

Ailemle birlikte kahvaltıya oturduğumda annemin sadece misafirler geldiği zaman hazırladığı o muhteşem sofrayı hazırladığını gördüm. Kahvaltıdan sonra ailem uzun zamandır görüşemedikleri dedemi ve babaannemi ziyaret etmeye karar verdi. Bu harika bir fırsattı. Madem annem ve babam sorumu önemsemiyorlardı, o zaman sorumu dedeme sorardım. Bugün dünyanın en güzel günü olmalıydı.

 

Arabadayken dedemin daha önce bana verdiği cevapları düşündüm. Dedem çok güzel ve tane tane anlatırdı. Beni gerçekten de ciddiye alırdı. Daha fazla soru sormam için teşvik ederdi. Ayrıca anlamazsam sabırla tekrar tekrar yavaşça anlatırdı. Onun her zaman iyi ve tatmin edici cevapları vardı. Bu nedenle sorumu dedeme sormak istiyordum. Kapıdan içeri girer girmez kendimi dedemin kucağına attım. Biraz hasret giderdikten sonra birlikte dışarı çıktık.

- Dedeciğim, sana bir soru sorabilir miyim?

- Tabii sor kızım.

- Bir sözcük en fazla ne kadar anlam taşıyabilir?

- İnsan ona ne kadar anlam yüklerse o kadar.

- Nasıl yani?

- Şöyle, bir kelime tut, kelimenin tüm anlamlarını düşün. Sonra bu anlamları kenara al ve senin için bu kelimenin ne demek olduğunu düşün. En sonunda da bana söyle.

- Tamam, bir dakika düşüneyim… Buldum galiba. Kelimem körlük. Körlük: Görme engelli olma durumu. Ama bana göre körlük: Doğal güzellikleri herkesten daha iyi görmek demek.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page