Yazar: Buğlem Ayaz (13 yaşında)
Editör: Hümeyra İşcan (11 yaşında)
Sevgili günlük,
İnsanın kalbi bazen farklı hâller alır. Çok izledim, çok anlattım. O yüzden iyi biliyorum. Kimi insan kalbine batmış cam kırıkları ile savaşıyordur. Derine batmışlar belli ki; konuştukça, güldükçe batıyor ve acı çektiriyor. Birine anlatamıyor. Anlatsa da işe yaramıyor. Kimi fırtınanın içinde kalmış aslında. Savrulup düşmek üzere ama düşmemek zorunda. Acı çekiyor ancak belli etmiyor. Kim bilir, belki her söylediği şeyle kendini anlatmak istedi ama anlamazlardı…
Bazılarıysa yaralarla savaşıyor. Kanıyor, tampon yapsa bile kanıyor. Ama ne olursa olsun hep ayakta duruyor. Acı çekiyorsun ve bu bariz bir şekilde belli oluyor. Dertleşsen, birinin yanında ağlasan rahatlarsın belki ama bir müddet sonra o acı devam ediyor. İnsanın kalbi böyledir işte. Çok farklıdır, birbirine benzemez. Gerek tatlısıyla gerek de acısıyla. Ben hepsini gördüm. Belli etmeden yaşadım. Anlatmadım bir gün yazarım diye. Derdimi yazarak anlatmak için anlatmadım...
Ben Hayat. Yaşamı en iyi anlayan bendim ama beni yaşadığım şeyler anlamadı. Hayat olsam bile, yaşadıklarımı anlatamadım. Anlatsam bile hâlâ fark edilmedim, hâlâ acı çekiyorum. Belki de kendimin en büyük düşmanı kendimdir. Kim tahmin edebilirdi Hayat'ın hayata düşman olacağına... Bir kalemin bu satırları yazacağına kimse inanmazdı belki. Ama artık inanabilirsiniz, şu anda o yazılardan birini okuyorsunuz…