top of page
Nisa Berra YEŞİLKAYA

Canımız Ciğerimiz Hayvanlar

 Yazar: Nisan Berra YEŞİLKAYA (10 Yaşında)

Editör: Ayşe Erva KÜPELİ (10 Yaşında)

Şef Editör: Yağmur KARACAN



Merhaba, benim adım Ömer. Çok uzun yıllardır hayvan besliyorum. Şimdi bir kedim var. Adı Minnoş. Minnoş tatlı bir kedi ancak bir çift kusuru var. İlk kusuru:


· Minnoş her yere çişini ve kakasını yapar.


İkinci kusuru ise pek kusur sayılmaz:


· Günün yirmi iki saatini uyuyarak geçirir. Bir odadan diğer odaya geçişi iki saat sürer ve uyumaya devam eder.


Bu yüzden bazen Minnoş’tan şikayetçi oluyorum. Geçen akşam dedem haber izlerken benim de gözüm haberlere çarptı. Meğerse tek hayvanından şikayetçi olan kişi ben değilmişim.


Arkadaşımın babası Şemsi Bey, boyu 1.80 olan beyaz köpeği Zeus’un diğer köpeklerle çok kavga etmesinden dolayı şikayetçiymiş.

     

Köyden bir teyze horozları torununu didikledi diye şikayetçiymiş,


Yine aynı köyden bir amca boğası torununa tosladı diye şikayetçiymiş,


Farklı bir köyden çocuk dedesinin gri eşeği olan Eşşek’in kardeşini tepmesinden dolayı şikayetçiymiş.


Bir çocuk da kardeşini sürekli sivrisinekler ısırdığı için şikayetçiymiş.


Bunları duyduğuma hem şaşırdım hem güldüm. Meğerse yanlış yerde şaşırmışım. Sıradaki haberde bilim insanlarının şeffaf renkte bir örtü yaptığını ve bu örtüyü dünyanın her yerinde gezdireceklerini söylediler. Bunun sonucunda gezdirdikleri yerde hayvanlar farklı gezegenlere gönderilecekmiş ve gittikleri tüm gezegenlerde ihtiyaçlarının karşılanıp çok rahat edeceklermiş. Haber izledikten sonra mis gibi kokan lacivert diş fırçamla dişlerimi fırçaladım ve yattım.


Ertesi gün örtü ile dünyayı sarmaya başladıkları ve dört ay içerisinde bütün dünyayı saracakları duyuruldu.


Yeşil renkteki okul çantamı alıp okula gitmek üzere yola koyuldum. Okula gittiğimde herkes bu konuyu konuşuyordu.


Dört ay su gibi akıp geçti. Başlarda sorunsuz yaşıyorduk. Hayvan sorunları olmadan hayat harikaydı. Ama okulda köpeği olmayanlar gitgide üzgün olmaya başladılar. En yakın arkadaşları yoktu. Benim gibi kedisi olmayanlar acı içindeydi. Oynayabilecekleri kedileri artık yoktu. Bir gün kahvaltıda canım ballı ekmek istedi. Anneme “Anne ballı ekmek yapar mısın?” diye sordum. Annem “Tabii ki yapamam.” dedi. Niye olduğunu soramadan aklıma cevap geldi: Artık arılar yoktu ki bal yiyelim. Bekleyin, o zaman inekler de yok. Süt içemeyeceğiz, tavuklar yok yumurta yiyemeyeceğiz. Nasıl yaşayabiliriz ki?!


Bugün günlerden salı, bizim ailecek balık yeme günümüz. Ama artık balıklar da yok. Hamsi, çupra, somon ve palamut yemeyecek miyiz?


Bir hafta sonra farklı bir haber yayımlandı:


-Polisler köpekleri olmayınca işlerini doğru düzgün yapamıyorlar.


“Yok artık,” dedim kendi kendime. Çikolata almak için bakkala gitmiştim. Ama bakkal amca beni farklı şekilde şok etti.


-Oğlum Ömer, sivrisinekler olmadığı için binlerce bitki türünün polenleri dağıtılamadı. Bu türlerden en çarpıcısı kakao bitkisi gibi tropikal ürünler. Yani sivrisinek olmayınca çikolata da olmuyor, dedi.


 Dünya bu çileye daha fazla dayanamadı ve diğer bir haber açıklandı:


-Artık örtüyü dünyanın üzerinden kaldırılacaktır, böylece bu kâbus gibi olaydan kurtulacağız, dedi haberde.


Çok mutlu olmuştum. Dört ay sonunda Minnoş’ a sımsıkı sarılıyordum. Artık balık, yumurta, bal yiyebiliyordum. Doya doya süt içiyordum. Anladım ki asıl sorun hayvanlar değil, bizmişiz. Biz, yani şikâyet edenler.


Meğerse ne kadar önemliymiş her yere tuvaletini yapan Minnoş, ne kadar önemliymiş sürekli kavga eden Zeus, ne kadar önemliymiş teyzenin torununu didikleyen tavuk, ne kadar önemliymiş eşek ve boğalar. Arkadaşlar siz siz olun, asla hayvanları küçümsemeyin, asla onlardan şikâyet etmeyin.


Ve bu metni okuyanlar bilir:


-Çok önemliler, CANIMIZ CİĞERİMİZ HAYVANLAR!

bottom of page