top of page

Deniz Sanatı Yarışması

  • Sabiha Ceren Karaçor
  • 30 Haz
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Sabiha Ceren Karaçor (11 yaşında)

Çizer: Elif Naz Günay (10 yaşında)

Editör: Elif Sena Bilgin (12 yaşında)

Irmak, saçlarını topladı ve kakülünü düzeltti. Hemen dışarı çıkması gerekiyordu. Çantasını kaptığı gibi ev halkına “Hoşça kalın!” deyip dışarı çıktı.


Irmak, bir denizkızıydı. Simsiyah saçları vardı. Kakülü o kadar uzundu ki bazen gözlerini kapatıyordu. Kuyruğu maviydi. Okullarında çok büyük bir yarışma vardı. Bütün hafta bugünün gelmesini beklemişti. Az önce bu yarışma için çıkmıştı dışarı.


Irmak, hızlıca bir yüzüşten sonra okuluna varabilmişti. Okulları sarı bir mercandan yapılmıştı. Çatısı deniz kabuklarıyla, kapı ve penceresi incilerle süslenmişti. Hızla sınıfa girdikten sonra eşyalarını çıkardı.


Herkes en az onun kadar heyecanlıydı. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Irmak’ın yakın arkadaşlarından Fatma:

— Irmak, Deniz Sanatı Yarışması için heyecanlı mısın? dedi ve kırmızı pullu kuyruğunu düzeltti.

Irmak, “Evet,” anlamında başını salladı.


— …ve babam, küçük bir deniz erkeği iken de bu yarışmaya katılıyormuş. Bu arada yarışmaya tasarım bölümünden katılacağım, dedi sohbete sonradan dahil olan Ömer.


Irmak, yarışmaya resim bölümünden katılmıştı. Yarışmanın farklı bölümleri vardı. Herkes ilgi ve yeteneklerine göre bir bölüme katılıyordu. Irmak, bazı mercanlardan elde edilen renklerle resmini yapmıştı.


Az sonra öğretmenleri sınıfa girdi:

— Günaydın çocuklar! Yarışma için heyecanlı mısınız?

— Evet! dediler hep bir ağızdan.


Öğretmenleri yeşil kuyruklu bir deniz erkeğiydi. Dersleri hoş ve eğlenceli geçerdi.

— O zaman herkes dışarı çıksın. Gerekli eşyaları yanınıza almayı unutmayın!


Herkes dışarı çıktı fakat yarışma alanı henüz hazır değildi. Bütün sınıf şaşkınlıkla öğretmenlerinin yüzlerine baktı.


— Niye öyle bakıyorsunuz çocuklar? Bir şeye emek verdiğinde daha güzel olacağını derste anlatmamış mıydık? Siz de buranın hazırlanmasına yardım ederseniz hem iyilik yapmış olursunuz hem de yarışma daha erken başlar. Şimdi, hadi bakalım! Herkes bir işin ucundan tutsun. Marş marş!


Öğrenciler gruplara ayrıldılar. Yarışmanın hemen başlamasını istiyorlardı. Kimi etrafı deniz kabuklarıyla süslüyor, kimi kocaman direklerin taşınması için balina getiriyor, kimi masa yerine kullanılabilecek büyük taşlar hazırlıyordu. Irmak, masa örtüsü için yosun toplamaya karar verdi. Fatma ve Ömer de onunla geliyordu.


Ömer, parmaklarıyla ıslık çalınca üç tane yunus yanlarına geldi. Sınıftaki çoğu kişi yunus dili biliyordu. Irmak, yunus dilini bir türlü öğrenememişti. Ailesi, yardıma ihtiyacı olduğunda yunusları kullanarak yardım isteyebileceğini söylüyordu. Ah, şu dili bir öğrenebilseydi! Yunusların üstüne binip en yakın yosunları toplamaya başladılar.


Bir süre sonra yarışma zamanı gelmişti. Herkes yerlerine geçti. Yarışma alanı çok güzel olmuştu. En yukarıda “Deniz Sanatı Yarışması’na Hoş Geldiniz” yazıyordu. Etraf yosun ve tuz kokuyordu. Deniz kabukları ayrı bir güzellik katmıştı. Her yerde bir sürü balık ve deniz insanı vardı. Herkes mutlu ve heyecanlıydı.


Irmak etrafa baktı. Kendileri de yardım edince ortalık sanki daha güzel olmuştu. Resmine baktı. Gülümsedi.


Yine güzel bir gün geçirmişti.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page