Yazar: Zehra Akyıldız (12 yaşında)
Editör: Ayşe Melek Karababa (12 yaşında)
Çizer: Betül Kızıler (10 yaşında)

Bir zamanlar belki gelecekte, belki geçmişte bilinmez, tek şeyden bile memnun olmayan öğretmen Makyus diye biri yaşardı. Öğrencilerinden hiçbir zaman memnun olmazdı. Çocukların çok oyun oynadığını, çok fazla eğlendiğini düşünürdü. Hep çok puan alsınlar isterdi. Aslında öğrencileri genellikle başarılı çocuklardı. Sadece bir tanesi yaramaz bir öğrenciydi, Petro. Fakat Petro sürekli övünürdü. Övünme sebebi ailesinin sahip olduğu yapay zekâ şirketiydi. Gerçekten çok zenginlerdi.
Öğretmen, uzun süredir şirketin sahibi ile iletişimdeydi. Buram buram parfüm kokan şirket sahibi daha önce türlü türlü kötü işlere bulaşmıştı. Öğretmen bunu bildiğinden onunla iş birliği yapmak istemişti. Aklında çok feci bir şey vardı. Eğlenmeyi dünya tarihinin tozlu sayfaları arasına karıştırmak! Şirket sahibi bunu hemen kabul etti çünkü o da oğlu Petro´nun bu yüzden başarısız olduğuna inanıyordu.
Hazırladıkları kötü plan şuydu: Televizyonlardaki çocuk kanallarına bir frekans göndereceklerdi. Ekranda arka fondan da öğretmenin sesi gelecekti: "Bundan sonra eğlenmeyi unutacaksın, benim dediklerimi yapacaksın! İlk emrim bir daha hiç sokağa çıkmaman! Evde oturup bütün sözlükleri, formülleri, hastalıkları ve tedavilerini ezberlemen; ayrıca satranç kitaplarını, farklı spor dallarını, dünya tarihini, rekorları da ezberlemeyi unutma!”
Planı devreye soktular. Aradan günler geçti. Çocuklar deli gibi ezber yapıyordu. Anneler, babalar türlü çareler arıyor, evlatlarını kurtarmak için çabalıyorlardı. En sevdikleri yiyecekleri yapıyor, lunaparka götürmek için eve bilet getiriyorlardı, çiçek kokan sokağa çıkarmaya çalışıyorlardı, yepyeni oyuncaklar, giysiler alıyorlardı ama sonuç hüsrandı. Çocuklar emirlerden başka hiçbir şey yapmıyorlardı, Petro bile. Çocuklar zayıflıyordu. Günün 23 saatini emirleri yerine getirerek geçiriyorlardı. Durumdan tek mutlu olan insan öğretmendi. Evet Petro´nun babası bile artık yaptığının çok yanlış olduğunu anlamıştı. Fakat artık çok geçti. Çünkü öğretmen sisteme bir şifre koymuştu ve şifreyi kimse bilmiyordu.
İnsanlar toplantılar düzenlemeye başlamıştı. En yaygın fikir sistemi imha etmekti. Ama sistemin olduğu binaya giriş çok zordu. Her tarafta kırmızı, parlak lazerler vardı. Bir an Petro´nun babasının aklına bir fikir geldi. Bina onundu ve binada olası bir makina arızasından dolayı evine, gerçekten kötü kokan çoraplarla dolu çekmecesine bir buton koymuştu. Ona basınca bina kendini, etrafa zarar vermeden imha ediyordu! Kendiyle gurur duydu. Hemen evine koştu, odasına girdi, çekmeceyi açtı ve butona bastı. Sorun çözülmüştü.