top of page

Ejderhalar ve İnsanlar Çağı

  • Zeynep Mestan
  • 27 Eyl
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Eki

Yazar: Zeynep Mestan (12 yaşında)

Editör: Ayşe Beril Kirazlı (12 yaşında)

ree

Havanın güneşten, benim ise sıcaktan patladığım bir yaz günüydü. Oturup haber izliyordum. Pencere açıktı, bu yüzden pencereden gelen rüzgâr kıvırcık saçlarımı bir çimen gibi sağa sola sallıyordu.  Rüzgârın benim kafamı tatlı tatlı okşamasından dolayı annemin eve geldiğini duymamıştım. Annemin “Çağaçan!” diye bağırmasıyla kendime geldim. Sesinde telaş vardı.

“Çabuk kumandadan 21’e bas!”

 21’de “Tuhaf Haber Kanalı” vardı. Bugün bizden 20 km batıda çok büyük bir yangından bahsediyordu. Annem sesini açtı ve yanıma oturdu.

Haber spikerinin arkasında 50m yüksekliğinde bir dağ arkasında da 60m yüksekliğinde yangın dağı vardı. Spiker haberi sunuyordu, tam o sırada arkasından çok hızlı bir şey geçti. Haber canlıydı. Bu yüzden haberi durduramadım. Fakat emindim o bir uçak ya da helikopter değildi. O sırada telefonum çaldı. Arayan Ateş’ti. Ateş mavi gözlü, kıvırcık saçlı ve benimle yaşıt kuzenimdi.  Bir de ikizi Su var.  Su da uzun boylu ve kızıl saçlı bir kız. Ateş söze başlamadan ben gördüğüm şeyi anlattım. Ateş de onu anlatacakmış.

Ateş bana yayını tekrar izlemeyi önerdi. Televizyondan baktım, bizim haber bitmişti. Ateş ve Su’ya iki saat sonra orada olacağımı söyledim. Ben de “Tuhaf Haber Kanalı”nda bu yayının tekrarının yayınlanmasını bekleyecektim. Bir saat geçti, bir buçuk saat geçti, bir saat kırk beş dakika geçtikten sonra yayın internete düştü. Yayının üçüncü dakikasını açtım. Tam da o şeyi geçerken yayını durdurdum ve görüntüyü büyüttüm, küçülttüm ve bir daha büyüttüm. Gözlerimi ovaladım. Bu bir ejderhaydı.

 Ateş’i aradım. Buluşmamız gerektiğini söyledim. On beş dakika sonra buluşmak üzere sözleştik. Ben de o sırada bulduklarımı bir kâğıda yazdım ve çantama koydum. Hızlı adımlarla on- on beş dakika yürüme mesafesinde olan parka doğru yürüdüm. Parka geldiğimde Ateş ve Su oradaydı. Onlara kâğıdı verecektim fakat heyecandan olup biteni anlattım. Çok şaşırdılar birden aklıma kâğıt geldi. Çantama baktım. Çantam açıktı, içine baktım kâğıt yoktu, düşmüştü. Su kağıdı boş verip kafama takmamamı ve eve gidip düşünmeyi önerdi. Ateş kabul edince ben de mecburen kabul ettim. Eve gittim ve telefonuma bakmaya başladım. Birden yeni bir yangın çıktığını fakat küçük olduğunu öğrendim. Ağzıma dünyadaki en acılı nane aromalı sakızı atıp ailemden izin almaya gittim.

Saat 19:00’da ailem izin vermezdi. Ateş ve Su ile gideceğimi söylemeye karar verdim. Çünkü gideceğimiz yer hem yakındı hem de yanında park var bahanesiyle onların izin vermesini sağlayabilirdim. Kısa sürede izini kopardım. Oraya vardığımda Ateş ve Su’yu gördüm. Hep beraber bir kayanın arkasına saklandık ve ellerinde benim kâğıdım olan iki çocuk gördük. Yanlarına baktığımızda ise canı acıyan bir kedi gibi hırlayan ve ağın içinde olan ejderha vardı. Onu kurtarmalıydık. Ejderhayı uzağa götüremezlerdi. Hep beraber bir plan yaptık. Ateş ve Su onlar arkalarını dönünce ejderhadan uzağa taş fırlattılar. İkisi ejderhayı bırakınca ben de onu kurtarmaya gittim. Ejderhayı kurtarırken çocuklardan biri çantasını unutmuş ve almak için geri dönüyordu fakat diğer çocuk ona boş ver hadi gidip şu sesin geldiği yöne bakalım, dedi. Az daha yakalanıyordum! Ejderha bana adının “Su ejderi” olduğunu söyledi ve yangını mavi bulutlar gibi su taneleri çıkararak söndürdü. Sonunda herkes yangının söndüğü için mutlu olmuştu. Sonra insanlar gökyüzüne bakıp ejderhaların kanat çırpışlarını izleyip amaçlarına ulaşmak için çabalamak gerektiğini öğrendiler. Bu sırada polis ekipleri geldi. Yangının sönmüş olduğunu gördüler fakat havada hâlâ  kül ve is kokusu vardı. Çocukları yangından dolayı yakaladılar. Su ejderi başka arkadaşlarının da yeryüzünü merak ettiğini söyledi. Onlar da yeryüzüne bir hafta sonra geldi. Böylece ejderhalar ve insanlar çağı başladı herkes mutlu ve mesut yaşadı.

 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page