top of page

Geleceğin Sırrı

  • Bahar ASLANER
  • 30 Haz
  • 4 dakikada okunur

Yazar: Bahar Aslaner (12 yaşında)

Çizer: Beren Alya Fazlıoğlu (11 yaşında) Editör: Zeynep Neva Yıldız (11 yaşında)

2 Mart 2010

 Keşke bilseler onları benim bir araya getirdiğimi. Bulunduğum her yerde işleri benim düzene

soktuğumu. Fakat anlıyorum, sonuçta tek suçları bana güvenip günlüğün son sayfasını okumalarıydı. Unutulmadığı besbelli o son sayfayı. Bu notlar sadece o yırtık, yıpranmış kutuda 15 yıl mı beklemişti? İnanmıyordum, benim için mümkün değildi. Kutu eski ama kağıtlar sadece koparılmış, taptazeler.

 Ablamın neredeyse hiçbir zaman mutluluğunu görememiştik. Okuldan gelir ve kimseye cevap vermeden odasına çekilirdi. İşte bu yüzden evde onun ayrı bir odası var. Benim tek bildiğim ise onun günlük yazmasıydı. Arkadaşı yoktu, olsa da hemen ablamı dışlardı.

 Sanırım önce kendimi tanıtmam gerek. Ben Hüma. On dört yaşındayım. Ablam ve küçük bir kardeşim var. Ablamın adı Defne, kardeşimin ismi ise Begüm. Beş kişilik mutlu bir aile sayılırız. Sayılırız, çünkü anne ve babam bizimle hiç ilgilenmiyor. Biz üç kardeş birbirimize göz kulak oluyoruz. Tabii aklınıza pek yerleşmedi biliyorum. Şöyle diyeyim: Defne ablam kaybolduğunda eğer Begüm ile annemlere biz söylemeseydik polisi bile aramayacaklardı. İsterseniz daha detaylı anlatayım.

Normal bir gün ablam eve geldi, yanıma yanaştı;

-Hüma, bir gün sevdiğin herkes giderse ne yapmalısın?

-Ne yapmalıyım?

-Yatağımın altında olan gizli bölümü açmalısın. Fakat dikkat et çünkü yalnız olsan da seni duyabilirler.

 O gün hiç konuşmamıştım, beni kim duyacaktı? Neden ablam gitsin? Yatağın altında ne var? Yaklaşık iki hafta sonra ablam kaybolmuştu. Anne ve babam iş yerindeydiler. Evde sadece Begüm ile ben vardık. Nedense annemleri aramaktansa okula gitmek bize daha mantıklı gelmişti. Okul yakın olduğu için gitme iznimiz vardı. Ablam okuldan genelde geç çıkardı, ya çıkışta birileri ona sataşır ya da hocalarla konuşurdu. Fakat bu kadar uzun süremezdi. Koşarak okula girdik ve soluk soluğa üst kata çıktık. Kızıl saçlı, yeşil gözlü, çilli, gözlüklü ve uzun boylu bir kız koridorda belirmişti. Sinsi bir bakışmadan sonra bize tek dediği:

-22 Mart 1999,unutmazsınız umarım...

 Okulu arayıp Defne'yi bulamayınca telefon aracılığıyla babama haber verdim. Fakat biz okulu ararken anne ve babamın eve erken geldiğinden haberim yoktu. Daha sonra polisi aradılar. Olay şuymuş: Ablam birileriyle tartışmış ve bize haber vermeden sahilde dolaşmaya gitmiş. Öyle uzak bir yer diye düşünmeyin, dört-beş kilometre uzaklıkta falan. Fakat saçma olan Begüm ve benim ablamı merak edip anne ve babamın etmemesi. Ablam kaybolunca aklıma gelen tek şey yatağın altındaki gizli bölmeyi açmaktı. Ama bunu yapmadım.

 Defne'nin o sırrını hep öğrenmek istemiştim. Fırsatı da olarak onun dediği gibi bulmadım. Bana sevdiğin herkes giderse aç demişti fakat bana fırsatı kendi elleriyle verdi. Usulca yürüdük. Yerdeki çıtırdamalar kesilmiyordu. Yatağa eğildim. Zeminde bir açıklık gördüm. Defne yatağı itti. Anladım ki bu küçük bir bölme değil, bodruma inen bir kapı. İttik ve kapıyı açtık. Önümüzde korkutucu bir merdiven vardı. Elime feneri aldım ve yavaşça indik. Etrafa bakmaya başladık ve bir dolap karşımıza çıktı. Etraf fazlasıyla tozlu ve bulanıktı. Dolabın üzerinde bir anahtar vardı. Ablam onu aldı ve dolabın kapağını açtı. Defne kendi günlüğünü eline aldı. Heyecandan elim titriyordu. Sakince bana verdi ve okumaya başladım.                    

 

7 Kasım 2005

“Merhaba! Ben Defne. Nedense hep dışlanıyorum. Anne ve babam bana ilgi göstermiyor. Yalnız hissediyorum. Ne zaman bir arkadaşım olsa beni dışlıyor. Beş yaşındayım ve yaşıtlarıma göre okuma yazmayı erken öğrendim. Ama bu anne ve babamı hiç etkilemedi.”

 

20 Mayıs 2010

“Minicik bir kız kardeşim oldu. Şu anda yanı başımda uyuyor. Ne tatlı anlatamam. İsmini Hüma koyduk. Fakat ben ona nur yüzlü diyeceğim.”

 

1 Ağustos 2010

“Hayatımın en büyük hatasını yaptım. Bu sırrı yaydım.”

 

15 Ekim 2010

“Ah o Hüma yok mu? Ne de çabuk büyüyor. Umarım bir gariplik sezmez.”

 

1 Nisan 2014

“Nur yüzlümden sonra gün yüzlü geldi evimize. İsmini Begüm koyduk. Masmavi gözleri var büyülendim!”

 

Bunca tarih varken dikkatimi çeken sadece oydu:

 

 14 Eylül 2018

“Bu sırrı sen de öğrenmelisin. Lütfen inan. Ben geleceğimin kitabını buldum. Halk kütüphanesinde gizli bir bölme keşfettim ve hayatım tamamıyla değişti. İlk önce inanmadım ama yıllarıyla aynı biçimde yazılan her şey gerçek oldu. İnanmadın değil mi? Kitapta 2005 yılında iki katlı bir eve taşınacağımız yazıyordu ve oldu. Kitapta 2004 yılında ilk kez ameliyat olacağım yazıyordu ve oldu.”

 

 Bunların hepsini sesli okumuştum. Bu yüzden Begüm her şeyi duymuştu ve yanımıza gelmişti. Defne aldırış etmemişti. Daha sonra dolabın iç kesimlerinde geleceğin yazılı olduğu kitabı çıkardı ve bana verdi, okumaya başladım. Kitapta Doğduğumuz tarihler bile vardı. İlk dikkatimi çeken şu sözcüklerdi; '22 Mart 2013 tarihinde kızıl saçlı, mavi gözlü bir kız bu kitabın varlığından haberdar olacak ve Defne ile tartışacaklar. Defne kimseye söylemeden sahile dolaşmaya gidecek. İkinci olarak da dikkatimi çeken şunlardı;

 

 “26 Mart 2020 tarihinde Hüma ve Begüm kitabın varlığından haberdar olacak. Bodrum katında ki kapı kapının kapanmasıyla sıkışıp kalacaklar”

 

Bu cümleleri okuduktan sonra el ele yukarı çıktık. Günlüğü elimle tutup Defne ve Begüm gibi kapıyı itiyordum. Çıkabildik. Aynı sayfayı tekrar açtım ve cümle değişmişti:

 

“26 Mart 2020 tarihinde Begüm ve Hüma kitabın varlığından haberdar olacak. Bodrum katında ki kapı kapının kapanmasını engelleyip çıkacaklar.”

 

 İşte o zaman anladım ki düşüncelerimiz ve yaptıklarımız aynı sonucu vermez. İkisini bir kullanırsak verir. Bu hayatta geleceğimizi biz ayarlıyoruz. Kitap olsa da, olmasa da...

      

                                                     

 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page