top of page

Küçük Bulut ve Büyük Macera

  • Z. Sare Acar
  • 10 Nis
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Z. Sare Acar (9 yaşında)

Çizer: Nuray Gün (12 yaşında)

Editör: Meryem Nefes (11 yaşında)

Tarçın, Çınar ağacının altındaki çimenlerde yuvarlanırken dokunduğu karahindibaların tohumlarını etrafa saçıyordu. Tarçın, mahallenin kedisiydi; sarı yumuşak tüylerini hepimiz çok severdik. Her ilkbaharda olduğu gibi parkta ödevlerimizi yapmak için sözleşmiştik. Parka geldiğimde bir renk cümbüşü ile karşılaştım. İdil ve Ali bir banka oturmuş beni bekliyordu. Parktaki yasemin kokusu burnumuza geliyordu. Bu güzel havada ödev yapmak çok keyifliydi. Ödevlerimiz azdı, hızlıca yapıp bitirdik. Park sakinleşince çimlere uzandık. Bulutları bazı şekillere benzetmece oynadık. Dinozor, kelebek, bisiklet…


Biz oyunumuza dalmışken gökten bir parça bulut yavaş yavaş aşağı doğru inmeye başladı. Kahverengi gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. İdil ve Ali’nin de benden farkı yoktu. Ardından bulut, avucuma yumuşak bir iniş yaptı ve konuşmaya başladı:

- Sayenizde yumuşak düştüm.

Biz ise çok şaşkındık. Yeryüzünde bir bulutun aşağı indiği görülmemiştir herhâlde. Aklımda bulutun nasıl düştüğüyle ilgili büyük bir soru işareti vardı. Bulut ise resmen aklımı okumuştu, içindeki damlacıkların yeni yeni damlalar doğurduğunu ve ağırlaşınca da aşağıya doğru düştüğünü söyledi.

Ali de tadını merak etmiş olmalı ki, şöyle sordu:

- Hımm. Tadı nasıl acaba?

Bulut, Ali’ye tuhaf tuhaf baktı; biz de gülmeye başladık. Ali, yemeğe çok düşkündür. Sanırım yine acıktı. Sonunda Ali, dayanamadığını söyleyip elini bulutun içine sokmaya çalıştı. Her ne kadar engellemeye çalışsak da fayda etmedi ve Ali elini bulutun içine soktu. Ali’nin eli buluta girince buluttaki bütün ıslaklığı emdi, bulut hafifleyince de havalanmaya başladı. Buluta tutunuyor olduğumuz için biz de onunla havalandık. Diğerleri çok şaşkın, ben ise heyecanlıydım. Gökyüzüne ulaştığımızda karşı bulutta bir şato gördük: Bulut Şatosu. Şatonun kendisi krem, çatıları ise maviydi.

   

Ali -muhtemelen merakından- karşı buluta atladı. Ardından bizi de çağırdı. İlk başta biraz korktuk ama yine de zar zor atlayabildik. Şatoya yaklaştıkça arkasındaki bulutlarda da bazı yapılar olduğunu gördük. Şatonun kapısını açınca üstümüz başımız bulut tozları içinde kaldı. İdil, tozlardan rahatsız olup öksürdü ve toza alerjisi olduğunu söyledi. Aslında alerjisi falan yok ama çok titizdir kendisi.

   

Üstümüzü çırptık. İçeriye girince kapı arkamızdan kapandı: Çat! Biraz irkildik. Şato uzaktan bakılınca küçük görülse de aksine çok büyüktü. Biz şatoyu dolaşırken İdil, sağda bir oda gördüğünü söyledi. Sonra kapıyı açtık, bir de ne görelim: “Cüceler ailesi!” Sonra içlerinden biri tebessüm ederek bizi içeriye aldı. Misafirperver olduğu gülen gözlerinden anlaşılıyordu. Cüceyle tanıştık, adı “Cücem”miş. Burası onların eviymiş.  En sevdikleri oyun satrançmış. Birlikte satranç oynadık, tabii ki de onlar kazandı. Eee, sonuçta bu oyunu sık sık oynadıkları için ustalaşmışlardı.

     

Biraz sonra karnımızın guruldadığını duyan cüceler; yemek hazırlamaya başladılar. Türlü türlü yemekler hazırladılar. Hayatımızda hiç yemediğimiz yemekleri tatmıştık. Yemekler, genelde sebze yemeğiydi. Bulut tarlalarından yeni toplanmış bu taze yiyecekler oldukça enfesti. Bu büyük ziyafetten sonra, uykumuz gelmeye başladı. Cüceler bize yatak hazırladı, bu yataklar buluttan yapılmış yataklardı! Yumuşacık yastıklarda, hafif yorganlarda rahat bir uyku sürdük.

     

Daha sabahın beşinde uyandık, uyanır uyanmaz da neye uğradığımızı şaşırdık. İdil ve ben etrafımıza bakınıyorken, Ali ise hâlâ uyuyordu! Cüceler bizi kucaklarına almış, evlerimize doğru taşıyorlardı. İlk önce İdil’i, sonra Ali’yi, en sonunda da beni, el sallayarak evlerimize yolladılar. O misafirperver cücelerden ayrıldığımız için biraz hüzünlensek de yine de onlarla birkaç saat geçirmek çok güzeldi…

 

 


©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page