top of page
Hümeyra İşcan

Kim Beni Bağrına Basar?

Yazar: Hümeyra İşcan (10 Yaşında)

Çizer: Elif Büşra Coştan (10 Yaşında)

Editör: Ahsen Çalışır (10 Yaşında)



Oh, ne güzel! Güneşli, sıcak bir gün. Odam güneşin ışıklarıyla nasıl güzel aydınlanıyor. Kitaplığımda duran kitabıma gözüm takıldı. Bir dakika. O kitap, Liste. İyi de dün akşam o kitabı okuyordum. Nasıl kitaplığıma gidiverdi? Aa, evet:

- Anne! Kitabımı kitaplığa sen mi koydun? 

- Evet, ne oldu ki?

- Ha, tamam. Ben de Letta beni gece ziyarete geldi zannettim. 

- Letta kim ki Elsi?

- Anlatacağım da önce mutfağa gidip krep yapalım. O sırada anlatırım. Bu arada, babam nerde?

- Tamam. Babanı işten çağırdılar.

- Peki.


Annemle birlikte mutfağa gittik. O krep hazırlarken ben de sofrayı kuruyordum. Bu sırada bir solukta kitabı anneme anlattım. Bitirdiğimde kahvaltıyı hazırlamış hatta sonuna bile gelmiştik.

- İşte öyle anne.

- Anladım. Bu kitap seni çok etkilemiş anlaşılan. İstersen bugün kitabevine gidip ikincisini alalım, ne dersin? Hem ben de “Ayı Dönüyor” kitabını alacağım.

“Yaşasın!” dedim son krem çikolatalı krepin damağımda bıraktığı hissi tadarak. “O zaman ben hazırlanmaya gidiyorum, kahvaltı bitti zaten.”

- Tamam, ben de hazırlanıyorum o zaman.


Ben o sırada odama varmış, üzerime Garfield tişörtümle paraşüt pantolonumu giymeye başlamıştım. Kahverengi dalgalı saçlarımı da taradıktan sonra hızlıca girişe gidip portmantodan converselerimi giydim. O sırada annem yanıma geldi. O da Sünger Bob çoraplarının üzerine spor ayakkabısını giydikten sonra evden çıkmaya hazır hâle geldik.

Kısa sürede sohbet ede ede kitabevine vardık. Girince mis gibi kitapların kokusunu üzerime çekip hızlıca Son Kelime’ yi aramaya başladım. O sırada “Ayıcık Ernest ve Farecik Celestine” kitabını gördüm. Hemen aldım. Merak ediyordum çünkü o kitabı daha önce iki öğretmenim önermişti. Bir de “Harry Potter ve Lanetli Çocuk” kitabını gördüm. Bunu ne zamandır almak istiyordum, iyi oldu. Daha bir sürü kitaba denk geldim. Annemle buluşma yerimize gelince beni bu kadar kitapla görünce şok oldu. Ben de onu. Çünkü o da bir sürü kitap beğenmişti. 

- Anne, bu hâlin ne?

- Aradığım okul öncesi kitaplarını bulmuşken alayım dedim. Asıl senin bu hâlin ne Elsi?

- Benim durumum da aynı.


Birlikte kasaya gittik. Çok tutmuştu ama %50 indirim sayesinde her şeyi yarı fiyatına aldık. Daha sonra annem beni pastaneye götürdü. Tatlımı yerken masanın üzerine vazo ile koyulmuş orkide kokusuyla mest oldum. Anneme de bu yüzden “Bahçe Market’e gidip orkide ve sukulent alabilir miyim?” diye sordum. Onun aklından da orkide almak geçiyormuş meğer. Orkidenin kokusu ikimizi de büyülemiş. Yani sonuç olarak gitmeye karar verdik.

 

Bahçe Market ve pastanenin arasında çok bir mesafe yoktu. Hatta Bahçe Market evimize o kadar yakındı ki yürüyerek hızlıca vardık. Bitkiler çok güzeldi, gerçekten her şeyleriyle onlara hayran kaldım. Orkide ve sukulent aldıktan sonra eve geldik. Annem çok yorulmuştu. Şimdi birlikte yemek yapacağız. Ama önce odama gidip orkide ve sukulent yerleştireceğim. Orkide ışığı çok sevmiyor. O zaman onu… Evet, buldum! Kitaplığıma koyarsam orta derecede ışık alır. Sukulenti nereye koysam ki? Kitaplığımla dolabımın arasındaki çalışma masama koysam… Yok, olmaz. Pencere dibine koysam daha iyi olur. Çünkü sukulente mümkün olduğunca ışıklı yerde bakmam gerek. Hem yatağım pencerenin yanında olduğu için onunla yatarken sohbet edebilirim. Bu iş de tamam!


Evet, şimdi anneme yardım etmeye gidiyorum. Ama bugün Anneler Günü. Ona aldığım hediyeyi vermem gerek. Of, nasıl unuturum! Neyse, anneme kupa almıştım. Üzerinde “Seni Seviyorum Anne” yazıyor. Ayrıca her yerinden kalpler fışkırıyor. Annem buna bayılacak. Tam mutfağa giderken kapı çaldı. Koşarak açtım. Babam gelmişti. “Baba, anneme Anneler Günü hediyesini vereceğim,” dedim özenle yeşil bir hediye kağıdına sardığım kupayı göstererek. “Elsi, kızım. Osenin annen değil ki. Bugünlük bizde kalacaktı. O; annenin ikizi, teyzen. Artık annenin yokluğuna alışsan iyi olur…”

bottom of page