top of page
Zeynep Yaren Aytekin

Mahkum Dünya ve Zehir

Yazar: Zeynep Yaren Aytekin (12 Yaşında)

Editör: Elif İrem Tükel (12 Yaşında)

 


Yavaş yavaş dünya çekilmez bir hâle geliyordu. Ülkemizde savaşlar çıkmış, ülkeye giriş çıkışlar kapatılmıştı. Bende ailemle beraber yer altında yaşıyorum. Adım Alya, annem ile yaşıyorum. Yukarıda yaşayamıyoruz. Her yer zehirli gazlarla dolu. Eskiden “kardeşim” dediğimiz bir ülke atmış. İnternet bizim ülkemizde pek yok, eskiden kolayca ulaşılabiliyormuş. Herkesin çantaları var, eğer olur da yer altındaki oksijen çok azalırsa diye. Çanta aslında oksijeni sağlayan  bitkilerin olduğu bir fanus fakat yanındaki küçük bölmede daha da acil durumlar için oksijen tüpü var. Anlayacağınız durumumuz vahim… Babam, yakın zamanda yukarı oradan da daha yükseğe çıktı. Nereden mi biliyorum? O bir askerdi, devletine yardım etmek istiyordu. Daha doğrusu benim böyle bir ülkede yaşamamı istemiyordu…1 yıl içerisinde döneceğini söylemişti fakat tam iki yıl altı ay geçti. Annem, babamın beni gördüğünü hatta dünya düzelince döneceğini söylüyor. Ben de dünyayı düzeltmeye; savaşları, zehirli havayı ve ölümleri bitirmeye çalışmaya karar verdim. Tabii bu planlardan önce markete gitmem gerekiyor.

- Anne! Süt dışında bir şey lazım mı?

- Çantanı unutma ve kendine iyi bak, küçücük bir harekette eve dön Alya!

- Peki anne!

Hemen dışarı çıktım. Marketin önünde durdum, bir siren sesi geldi. Olamaz! Bu kapıların kilitleneceğini bildiren siren! Yani saldırı var ve ben dışardayım! Eve koşar adımla gittim. Fakat kapı kilitlenmişti. Annemin haykırarak ağladığını duydum. Sonra ana kapıdan bir patlama sesi geldi. İçeri giren askerlerden biri bağırdı:

- Bugün 2066 günü! Devletiniz artık bizim himayemizde. Bizim hükümetimiz sizi koruyacaktır. Jack Sly sizi koruyacaktır!

Asker son sözü söylerken yüzüne bir tiksinti ifadesi takınmıştı. Anlaşılan hiç öyle huyları yoktu. Sonra bir bekçi kulübesi gördüm ve içeri girdim. Bilgisayarı açıp Jack Slay’ı aradım ve şu bilgilere ulaştım: Jack Sly. Eski mahkum, hapisten kaçmadan önceki son sözü: Bir gün bu dünya bir mahkumun zehri altında kalacaktır. Sadece izleyin. Son Dakika! Jack Sly kaçtı!


Bu adam mahkum! Şiirsel bir zehir resmen! O an o kadar sinirlendim ki yer altından çıkan bir askeri arabanın arkasına bindim. Hemen maskemi kapattım. Yukarı çıkmıştım. Karargâha doğru giden araçtan dışarı baktım. Bir iskelet gördüm, üstünde asker forması  vardı. Üstüme hemen arabada bulunan örtüyü çektim. Uyuyakalmışım. Araba durunca uyandım. Örtüyü kaldırdığımda karşımda Jack Sly’i gördüm. Tabii bana bakmıyordu. Askerlerle konuşuyordu. Oradan hemen kaçmalıydım. Çaktırmadan oradan uzaklaşmak için sessizce arabadan indim. Parmak ucumda yürüyerek uzaklaştım. Şuan şatonun önündeydim. Jack Sly’in  şatosunun…

Güvenlikler anlaşılan toplantıdalardı. İçeri girdim. Şato çok büyüktü. Tek yapmam gereken kontrol odasını bulup Jack Sly’i öven yazıların yazılı olduğu ekranları ele geçirmekti. Tabii ben kolaymış gibi anlatıyorum size. Odaların kapılarını açıp kafamı uçlarından çıkarmaya başladım. Bekçilerin sesleri gelmeye başlayınca hemen ilk gördüğüm kapıdan kendimi içeri attım. Kapıyı kapattıktan sonra arkamı döndüm. O sırada anladım hapishane bölümünde bulunduğumu. Demir parmaklıkların arasından geçerken bir çehre bana tanıdık geldi. “Baba!” dedim ağlamaklı sesimle. Babamdı karşımda duran. Yaşlanmıştı, hâlâ forması üstündeydi. Bana baktı ve beni tanıdığını anlatan bir tebessüm etti. Sonra sessizce “Alya, askerler geliyor; git buradan. Kurtar kendini!” dedi. O an gözümde yaşlarla koşmaya başladım. Koridora fırladım ve sonuna kadar koştum. 2 tane merdiven çıktı karşıma. Ya doğruyu bulup herkesi kurtaracaktım ya da bende hapishaneyi boylayacaktım. Arkadan gelen bağrışmalardan beni fark ettiklerini anladım. “İçeri bir kız çocuğu girmiş, hemen onu buraya getirin!” diye bağırıyorlardı. Bu sözleri söyleyen Jack Sly, benim değişimle Mahkum’du. Sesler yaklaşıyordu. Daha da yaklaşınca kendimi ikinci merdivene attım. Basamakları öyle hızlı çıkıyordum ki kendime şaşırdım. Merdiven bitince üzerinde “TBO” yazan bir tabela gördüm. Açılımını “Tabela Kontrol Odası” olarak yorumladım ve paldır küldür içeri daldım. Hemen bilgisayarın başına geçtim. 6 dakikaya yakın bir sürede askerler içeri girecekti. Hızlı ve çevik davranmalıydım.  Hemen tabelanın kontrol ekranını açtım. Yazıyı yazmaya koyuldum. “Devletinizi yöneten Jack Sly aslında bir mahkumdur. Dünyamızı yok etmeye ve zehirlemeye çalışmaktadır. Bir mahkumun sizi yönetmesine daha fazla izin vermeyin!” yazdım. Yazdıktan sonra altına hapishanedeki fotoğraflarını ekledim ve hemen yolladım. Odadan çıkıp hemen yandaki dolabın içine girdim. Halk ayaklanmıştı. Askerler halka karşı koyamıyordu. Sonunda Jack Sly tutuklandı. Babamla evimize döndük. Açıklamalara göre zehirli gaz bir ay içinde temizlenecekmiş. Artık mahkum dünya ve zehiri kaybolmuştu.

 

 


bottom of page