Oklağaç, Yaslağaç, Bisleğeç
- Melike Başeşme
- 29 Haz
- 2 dakikada okunur
Yazar: Melike Başeşme (11 yaşında)
Editör: Aişe Pınar Şahin (10 yaşında)

Eskiden Türkiye’de güzel bir kasaba varmış. İnsanların huzurla yaşadığı, çocukların neşeyle oynadığı bu kasabanın adı Buğdaylı Kasabası’ymış. Köylüler tarlalarına hep buğday ekerlermiş. Toprakları bereketliymiş. Buğdayları hep bol olurmuş. Bu kasabanın ekmekleri meşhurmuş. Dilden dile yayılmış. Şehirden insanlar ekmeklerin tadına bakmaya, ekmek almaya geliyorlarmış. Asıl marifet bu ekmekleri yapan süper üçlüdeymiş. Kim mi bunlar? Oklağaç, Yaslağaç ve Bisleğeç.
Bir gün güneş ağırmaya başlarken, Oklağaç, Yaslağaç ve Bisleğeç herkesten önce erken kalkıp işlerinin başına geçmişlerdi bile. Bugün yapılacak çok iş vardı. Güzelce ekmekleri yapmaya başladılar. Bir süre sonra Oklağaç yüzünü buruşturup:
— Off, ben çok yoruldum. Döne döne başım ağrıyor artık.
— Oklağaç, o da bir şey mi? Hamuru üstümde bastıra bastıra yoğurduktan sonra karnım acayip ağrıyor.
— Bence ikiniz de benim kadar yorulmuş olamazsınız.
Oklağaç, Yaslağaç ve Bisleğeç kavgaya tutuşmuş. Üçü de sinirlenip orayı terk etmiş. Bu ekmekler birkaç gün kasabayı idare etmiş. Fakat diğer günlerde Buğdaylı Kasabası ekmeksiz kalmış. Süper üçlüsüz ekmek yapılamıyordu. Kasaba ahalisi yapmaya çalıştılar ama elleri yara bere içinde kaldı. Üçüne de yalvarmışlar, yakarmışlar, bir türlü kabul etmemişler. Çok hırslanmışlardı. Kendi işlerinin birbirlerinden daha zor olduğunu düşünüyorlardı. Şehirlerden gelenler eli boş dönüyorlardı. Artık kasaba ahalisi iyice sinirlenmişti.
Oklağaç dışarı çıkıp hava almak için bir banka oturdu. Etrafı izlerken gözüne bir şey çarptı. Yerde el birliğiyle çalışan karınca yuvasını görmüş. Karıncalar, kendinden büyük yiyecekleri yuvalarına götürüyorlardı. Oklağaç utanmıştı çünkü onlar küçücük haliyle bu tehlikeli dünyada kendinden ağır yiyecekler taşıyorlardı. Oklağaç bu yüzden hemen arkadaşlarının yanına koştu.
Yaslağaç sinirli bir şekilde sokakta yürüyordu. Aniden kafasına yukarıdan bal düştü. Nereden çıkmıştı şimdi bu bal? Yaslağaç daha da çok sinirlendi.
— Off, bunlar yetmezmiş gibi şimdi de kafama bal düşüyor.
Yukarıya baktı, bu bir arı kovanıydı. Arılar harıl harıl çalışıyorlardı. Yaslağaç durdu. Uzun bir süre düşündü.
— Herkes çalışıyor. Bu dünyada herkesin bir amacı var ve bizim de bir amacımız var, diyerek dostlarının yanına koştu.
Bisleğeç, üzüntüyle kaldırımın kenarına oturdu. Kaldırımın karşısında insanlar, birbirlerine yardım ederek kolileri traktöre taşıyorlardı. Hem de dostlarını özlediğini fark etti. Kendi işini de özlemişti. Bir çırpıda koşup arkadaşlarının yanına vardı. İlk söze başlayan Bisleğeç olmuş:
— Hadi işimize geri dönelim.
Oklağaç ve Yaslağaç onaylamış. İşlerine yeniden geri dönmüşler. Buğdaylı Kasabası meşhur ekmeklerine kavuşmuş ve bu süper üçlünün hikâyesi dilden dile dolaşmış.