Yazar: Yusuf Ziya DEMİR (11 Yaşında)
Editör: Hatice Hira BABUR (12 Yaşında)
Şef Editör: Yağmur KARACAN
İbo okuldan nefret eden çocuk ordusunun başıydı. Çok yaramaz biriydi. 2 hafta giyilen bir çorap gibi kötü kokuyordu. Dünyadaki bütün çocukları ailesinden çaldığı telefonlarla arayıp okulları kapattırmak için toplanmalarını söylemişti. (Bu arada çaldığı telefonları geri vermemişti.) Dünyadaki bütün çocukları arkasına almış, bir ordu gibi Milli Eğitim Bakanlığı binasına doğru ilerliyordu.
Sonunda oraya ulaştılar ve binayı bütün çocuklar, hep birlikte kaldırdılar ve içinde insanların berbat kokulu çöpleriyle dolu bir denize attılar. Ama bakan, olacakları kameralardan gören yardımcılarından öğrenmişti ve binayı boşalttırmıştı, sonrasında da sığınağa kaçmıştı. Ama çocuklar sandığı kadar aptal değildi. Onlar da özel güvenlik binasına HURRAAA diye bağırarak koştular ve bütün kameraları topladılar. Kameralardan bakanın saklandığı sığınağı buldular. Sıra plan yapmaya gelmişti. Aralarından en akıllı olan çocuk Şekip, planı yaptı:
-Öncelikle yetişkinlerden birinin ellerini ve ayaklarını bağlayıp ona sığınaktaki kapıyı tıklatıp açtırmasını söyleyeceğiz. Sonra onun iplerini açıp onu göndereceğiz. Kapı açılınca da saklandığımız yerden çıkıp bakanı rehin alacağız.
Nasıl olduysa plan dosdoğru işledi. Ve bakanı rehin aldılar. Bakanın boyu çok kısaydı ve oldukça tombuldu. Çocuk ordusuna karşı hiç şansı yoktu . Sıra okulları kapattırmaya gelmişti. Bakanı bir koltuğa bağladılar. Bağlamak için 5 metrelik bir ip kullanmak zorunda kaldılar. Sonra bir kanun çıkararak bütün okulları kapatmasını söylediler. Ama bakan kabul etmedi. Çocukları resmen son kozlarını kullanmaları için zorluyordu!
Çocuklar son kozunu ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarıp onu gıdıklayarak kullandılar. Bakan ayaklarından o kadar gıdıklanırdı ki çocuklar onu 1 dakika bile gıdıklayamadan şartlarını kabul etti. Ve müjde: Bütün okullar kapattırılmıştı.
Sonra çocuklar daha iyi yaşamak için biraz araştırma yaptıktan sonra dünyadaki en yaşanabilir olan ülkeyi buldular: Danimarka. Ve bütün çocuklar oraya saldırıp Danimarka’yı ele geçirdi ve yetişkinleri oradan kovdular. Sonrasında okul yok, ne rahat diyerek keyif yaptılar. Kaydıraktan kaydılar, TV izlediler, yetişkinlere zorla getirttirdikleri burger, pizza, milkshake gibi yemekleri yediler, içtiler. Berbat kokulu çorap yarışması yaptılar. Bu yarışmayı en kötü kokan çoraba sahip olan kazanıyordu.
Yıllar sonra herkes (Şekip dahil) aptallaşmaya başladı. Hatta şu an onlara ''1+1 kaç?'' deseniz ''1+1 kaçmaz'' derlerdi. Bir süre sonra yeni atanan tecrübeli bir nüfus kontrolcüsü çocuk -babası en iyi nüfus kontrolcüsü ödülünü almıştı- bir şey fark etti: İçlerinden bir çocuk gelmemişti!
O Mahmut’un kardeşi Mehmet’ti. Şu an Mahmut 15 yaşındaydı, Mehmet onlar Danimarka’ya gelip orada küçük bir devlet kurarken 6 yaşındaydı. O yüzden gelememişti. Çocukları topladığı ve onların kaptanı olduğu için cumhurbaşkanı yapılan İbo, onu telgrafla yanlarına çağırdı. Geldiğinde diğer çocuklar onun kendilerinden daha zeki olduğunu fark ettiler. 1+1’in 2 olduğunu bilmişti, üstelik bunun çok kolay olduğunu söylemişti! Nasıl bu kadar zeki olduğu (onlara kıyasla) ısrarla sorulunca şöyle anlattı:
-Siz gittiğiniz zaman ben tek kalmıştım. İşsiz kalan öğretmenler beni bulduklarında ders anlatmak için resmen yarışıyorlardı. Sonra dersler sayesinde ben de çok bilgili biri oldum. Bence siz de geri dönüp bakanı serbest bıraktıktan sonra bütün yetişkinlerden özür dilemelisiniz.
Bütün çocuklar onun dediğini yaptılar. Yetişkinler özürlerini kabul ettiler ama sadece tek şartla: Bir daha yetişkinlerden habersiz, izinsiz bir şey yapmayacaklardı. Sadece biri özrü kabul etmedi… O yenilmez, kötü ve huysuz bir insandı ve çocukları yok etmek için adamlarıyla planlar yapıyordu…