Yazar: Dilara ÇAMUR (12 Yaşında)
Editör: Kerem ALPARSLAN (12 Yaşında)
Şef Editör: Yağmur KARACAN
Neredeyse on yaşındayım ve hiç oyun oynamadım. Ne zaman farkında olmadan kendi kendime oyun kursam, evdeki kameradan o ses çıkıyor:
-Yapma, aksi taktirde …
Bu sesten bıktım, ama elimden bir şey gelmiyor. Bilim insanları oyun oynamayı gereksiz bulup yasaklamış, ayrıca ben doğmadan birkaç yıl önce anaokulları da kapatılmış Bunu annem anlattı, o zamanlar beşinci sınıfmış ama bu anlatım anneme ait. Çünkü ben oyunun ne olduğunu sadece resimlerden gördüm, anaokulunu ise anlatanlardan duydum. Ayrıca annem de bu çalışmada psikolog olarak yer almış Burada okul altı yaşında başlıyor. O günü unutamıyorum.
Sanırım altı yaşındaydım. Sabah yine okul için uyandım. Okulu sevmiyorum çünkü teneffüslerde sadece bahçeye (bir sınıf kadar) çıkıp yürüyüş yapabiliyoruz. Neyse işte kahvaltımı yapıyordum, dışarıdan sesler gelmeye başladı. Dışarı baktık, babam çoktan işe gitmiş olmalıydı. Dışarıda insanlar bir topluluk halinde başkanlık binasında ve bazı insanların evinde isyan edip kavga ediyordu. Korkunç bir görüntüydü, ama annem şaşırmamıştı:
-Bir gün olacaktı...
Bunu dedi ve odaya geçip bir çantaya kıyafet ve yiyecek doldurmaya başladı. Ayrıca el feneri de koymuştu ve bir radyo. Annem çantayı kapatırken bir şey gördüm: Evde bir adam vardı!
Anneme söyledim, elimi tuttu ve kapının ağzındaki sopayı alıp mutfağa geçtik. Annem kapıyı kilitlemiş çantayı bırakmış, babama ulaşmaya çalışıyordu. Evimiz ikinci kattaydı, girişin karşısında yemek masası solunda mutfak ve misafir odası ve sağında ise yatak odaları vardı. Birden kapı vurulmaya başladı, ardından parçalara ayrıldı. Annem çevik bir hareketle beni kapıdan uzaklaştırdı ve ona saldırmaya çalışan adamı elindeki sopa ile bayılttı. O gün şunu bilmiyordum: Bizim evin mutfak ve yatak odalarının duvarlarının içinde babam polis olduğu için demirden bir oda varmış ve tuğlalar bunun kenarına yapılmış. Tabii bunları sonradan öğrendim. Annem birden:
-Yere yat İzgi, dedi. Dediğimi yaptım. Bir eli ile onun bir eli ile de benim kafamı tuttu. Mutfağın girişi yok olmuş ve üç duvarı kalan oda insanların ortasına düşmüş fakat mutfak dolapları ve fırın annemin taktığı koruyucular sayesinde yıkılmamıştı. Çok şaşırmış ve korkmuştum. Neyse ki odanın altında kimse kalmamıştı. İnsanlar bir an duraksadı fakat sonra bize saldırmaya başladı. Ülkemizde bir kaos çıkmış ve biz mutfağımızla beraber kaosun içinde kalmıştık. Birden belediye hoparlöründen bir ses geldi:
-Sayın vatandaşlarımız, lütfen sakin olun.
Bu anonsun gerçekten işe yarayacağını düşünmüş olamazlardı herhalde, tabi ki işe yaramadı. İnsanlar devam ediyor ve o ekranda başkan biriyle kavga ediyordu. Sonra kavga ettiği adam ekranın başındaki bilgisayardan bir şeyler yapmaya başladı ve hoparlörlerden oyun havası çalmaya başladı. Meğer insanlar bunun için isyan edip kavga ediyorlarmış. Hedefleri de başkanın binası ve bu “Oyunsuz Dünya” adlı projede çalışanların evleriymiş. Amaçları da bu projeye son vermekmiş.
Kavga birkaç dakika sonra bitmiş, herkes oyun oynuyordu. Anneme sonradan kaosun nedenini sorduğumda insanlar oyun oymadan büyüdükleri için oyunla kazanılan bazı becerilerinin eksik olduğunu ve anaokuluna da gitmedikleri için çoğu şeyi öğrenemediklerini söyledi. İnsanlar da bu yüzden böyle olmuş.
Sonraki gün hep beraber toplanıp oyun oynuyorduk. Evet, artık oyun oynamak yasak değil, ayrıca anaokulları yeniden açıldı. Ayrıca benim yaşlarımdaki çocuklar için oyun evleri açıldı ve bu konuda testler yapıldı. Artık her şey olması gerektiği gibi.