top of page

Papatya ve Boğaz

Buğlem AYAZ

Yazar: Buğlem Ayaz (13 yaşında)

Editör: Şevval Akbaba ( 14 yaşında)

Çizer: Elif İrem Türkel (12 yaşında)


Normal ve bir o kadar da sıkıcı bir gün yine. Tek farkı yazın, yağmurlarla bizi şaşırtmasıydı. Her zaman ki o sokakta yürürken, yine aklımın bir yeri bana "vazgeç" diyordu. Sırf onu görmek umuduyla geçiyordum bu sokaktan. Aynı yarayı paylaştığım bir dosttan bahsediyorum...

 

Beş altı yaşlarında küçük bir kız çocuğuydu görünürde. Ama içi büyük bir hayalle ve onun gibiler ile doluydu. Yağmurlu bir günde papatya toplamaktı onun hayali.

 

-" Hiç yağmurda dışarı çıkmadım," demişti bana. Onun mutsuzluğunu yok ederim belki diye düşünmüştüm çocuk aklımla. Elimdeki papatya demetini vermiştim. Mutluluğunu bir ben bilirim, bir de kendisi.

 

-"Ben boğaz karşısında seninle gülmek istiyorum. Burada değil," demiştim ona. Ama bu onun için imkansızdı. O odasından çıkamazdı. Ben de o binadan...

 

Ancak bir gün ben gittim, o ise dört duvar arasında kaldı.

Bir daha da onu göremedim. Bir veda bile edemememiştim. Tek hatırladığım arkamdan bana bağırışıydı.

 

-" Seni bir daha görene kadar, kimseden papatya almayacağım.. "

 

Oradan normalde gülerek çıkmam gerekirken yedi yaşında, ağlayan bir kız çocuğu olarak çıkmıştım. Dostumun bu sözü onunla oynadığım oyunları, yaptığımız resimleri, kurduğumuz hayalleri getirdi.

 

Şimdi 13 yaşında biri olarak yaz tatilinde, o yağmurun altında, evinin olduğu sokakta bir kaldırım köşesinde oturuyordum. Kalkıp gitmeyi düşünürken bir kız gördüm kaldırım başında. Evet; kahve saçlı, mavi gözlü, soğuktan kızarmış al yanakları olan, kollarında ufak yara izleri, Bu gelen oydu, emindim. Kaldırım kenarından bir papatya koparıp, önüne geçtim.

 

-"Çekilir misin?"

-"Hiç papatya almış mıydın ?"

-"Anlamıyorum seni," demişti. Demek ki hatırlamıyordu.

-"İyi hatırlatırım o zaman."

-"Ne demeye çalışıyorsun?"

-"HİÇ YAĞMURDA PAPATYA TOPLADIN MI DİYORUM!"

 

Şaşkındı, ağzından dökülenlere bence kendisi de inanmıyordu.

 

-"Ama nasıl..?"

-"Kimseden papatya aldın mı küçüklüğünden beri?"

-"Yağmur..."

-"Mavi..."

 

Artık ikimizde sarılırken, gökyüzünün yaşları altında ıslanıyorduk. Elbet bir gün olmak zorundaydı. Neden mi?

 

Onun adı benim için boğazı hatırlatan Mavi ise, ben de onun için papatyaya kavuşurken en yakınındaki Yağmur olmak isteğiyle yaşadım ben. Hepimiz birbirinin hayali, ateşi, suyu, her şeyiydik. En önemlisi ise o benim alaca karanlık doktorumdu... Mavi olmasına rağmen bir tarafları karanlıktı. Ama artık ben vardım. Üstüne yağıp temizleyecektim onu.

 

O sırada gülümseyip bana baktı.

-"Gel benimle."

-"Nereye?"

-"Sürpriz Yağmur, tıpkı sen gibi..."

Kolumu tutup beni çekerken, nereye gittiğimizi aslında biliyordum. Benim hayalime gidiyorduk. Hem de birlikte.

 

-"Bak Yağmur. Geldik işte boğazına, hem de birlikte."

Gülmeye başladık. Bir anda o küçük, yedi yaşındaki kıza dönüşmüştü.

-"Şarkımızı hatırlıyor musun," diye seslendim. Biraz fazla sesli söylemiş olacağım ki, yanımızdakiler bize bakmıştı.

-"Bu da soru mu şimdi," demişti gülerken.

Arkamızdan gelen bir melodi ile hayallerden çıktık.

-"Gitar çalmamı ister misiniz? "

Bir sokak sanatçısı görmek mutluluk vericiydi. Yanında bir kameran bizi çekip internete koyacaktı belli ki. Ona bakıp dilimden iki söz döküldü.

 

"Kır Papatyası"

 

Çalmaya başladı ama biz kendimizi çoktan kendimizi kaybetmiştik. Televizyondan duyup bağımlısı olduğumuz bu şarkıyı, şu anda birlikte söylüyorduk. Ancak farkına bile varmadan şarkı bitmişti.

 

Büyük bir alkış tufanı ve iki kavuşmuş dost o günü güzelleştirmişti. İki hastane bahkumu artık yan yanaydı ve ben artık tamamlanmıştım.

 

Çünkü ben boğazıma, neşeme, Mavi'ye kavuşmuştum. O ise papatyasına, umuduna, Yağmur'una kavuşmuştu.

Artık tamamlanmıştık. Artık tek bir sorun vardı.

 

Nokta koymaya korkuyordum. Yeniden büyük harfle başlayan bir cümleden korkuyordum. Ama artık papatya ve boğaz birlikte olduğu için dayanamadım

 

NOKTA.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page