top of page

Pembe Ölüm

  • Hatice Ebrar DÜRÜYEN
  • 10 Nis
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Hatice Ebrar Dürüyen (13 yaşında)

Çizer: Sare İzci (10 yaşında)

Editör: Kerem Alparslan (13 yaşında)

Herkes arkadaşları ile oynamaktan hoşlanır. Yaşınız kaç olursa olsun bu sizi iyi hissettirir. Ben sanıyorum henüz çocuğum. On sekiz yaşıma kadarda çocuk kalacağım. Ama çocukluğum bittiğinde de oynamaya devam edeceğim. Çünkü emekli olmak gibi bir şansımın olmadığı bir görevim var. O da çocukları eğlendirmek.


O gün yine sıradan bir gün olduğunu sandığım ama aslına baktığımızda insanlar için her günümün aksiyon filmlerinden biriydi. Çocuklar dersten yeni çıkmıştı. Karınlarının gök gürültüsünü andıran sesine aldırmadan, benimle oynamaya gelmişlerdi. Bende haliyle bir top olarak aralarında hoplayıp zıplıyordum. Manşetler tekmeler derken uçmaya başladım. Ne zaman uçsam filenin üzerinde kalırdım. Gözlerimi hafifçe kapattım ve… “Puf!” diye dikenli çalının üzerine oturmayayım mı? Canım çok acımıştı. Pembe derimin üzerine küçük ama oldukça tehlikeli bir delik açılmıştı. Solunumum zorlaşıyordu. Çocuklar baş ucuma toplandılar. Gözüm karadı. Endişeli gözlerini zar zor görebiliyordum. Resmen ölüm kalım savaşı veriyordum burada.


Bir ambulans, bir siren sesi dahi duyamadan çocuklar tarafından yoğun bakıma alındım. Nefesim kolaylaşmaya başladı. Ancak baya inmiştim. Oynanabilecek durumda değildim. Sakince yansımama baktım. Mumyaya dönüşmüştüm. Çocuklar her yerimi bant ile sarmışlardı. Doğru düzgün hareket edemiyordum bile. Eski hayatım mahvolmuştu. Gözlerim doldu. Yoksa ağlıyor muydum?


“Sen güçlü bir topsun Remziye. Bunu sakın unutma,” dedi çocuklardan biri ağladığımı fark etmiş olmalı. “Sen karşı sınıfın çocukları tarafından kaçırıldın, tekme darbeleri yedin, çatının üstünde kaldın, demirlerin arasına sıkıştın, sitenin dışına çıktın. Bunların hepsinin üstünden geldin Remziye. Bir diken seni öldüremez.” Korkulacak biri olduğumu kabul ettim. Dikenin üstesinden de gelecektim. Hem de mumya olarak.

“Vıcırt.” Üstümdeki bantlar kabarmıştı. Nefesim daralmıştı. Umudum tükenmeye başlamıştı. İçimdeki hava yavaşçatükendi. Çocuklar hızıma yetişmeye çalıştılar ancak havam tamamen inmişti. “Hayır, sen özel bir topsun,” dedi çocuklardan biri. Keşke özel topların da ölebileceğini anlatabilecek bir dilim olsaydı. Bütün çocuklara onları çok sevdiğimi söylemek isterdim. Ama anlaşılan son nefesimi veriyordum. Gülümsedim ve eskimiş tavan manzarasının tadını çıkardım.

(…)

“Ölümsüzlük iksirinin tarifini istiyoruz pembiş,” dedi biri, ben ayıldıktan sonra. Ne olmuştu? Ölmemiş miydim? Yansımama baktım. Hayır, ölmemiştim. Bu kadar sevineceğimi düşünmemiştim. Yaşam sevgisi dedikleri bu oluyor herhalde. Toparlandıktan sonra eski yaşantıma geri döndüm.


©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page