Rifugio’nun Dirilişi
- Ayşe Beren Derebaşı
- 10 Nis
- 2 dakikada okunur
Yazar: Ayşe Beren Derebaşı (12 yaşında)
Çizer: Şevval Koçoğlu (10 yaşında) Editör: Defne Hilal Dursun (12 yaşında)

Bir zamanlar, farklı renklerin, dillerin ve kültürlerin bir arada olduğu bir dünya vardı. Yeryüzü, denizlerin gökyüzüyle birleştiği masmavi okyanuslar ve devasa, yeşil ormanlarla doluydu. Yüksek dağlar, zirvelerinde karla kaplı, derin vadilerle çevriliydi. Her şey doğal bir denge içinde uyumlu şekilde varlık gösteriyordu.
İnsanlar; kendi inançları, alışkanlıkları ve yaşam tarzlarıyla özgündüler. Hava taze, güneşin batışı ise bir tablo gibi gökyüzünü turuncu, pembe ve mor renklere boyuyordu. Teknoloji ve doğa iç içe geçmişti, şehirler doğanın bir parçası gibi inşa edilmişti. Fakat zamanla insanların gözünü hırs bürüdü, tartışmalar çıktı ve kötü icatlar ortaya çıktı. Dünya, yaşanmaz hale geldi. Bir grup insan nesillerinin devamı için dünyadan ayrıldı ve yeni bir yer, Rifugio'yu kurdu.
Rifugio, her şeyin düzenli olduğu bir yerdi. Sabahları lampioni açılır, herkes işine başlardı. "L'ordine è tutto" sesi her köşede yankı yapardı. Her şeyin belli bir düzeni vardı, yemek saatleri bile planlanmıştı. İnsanlar gülmüyor, konuşmuyor, hatta sohbet bile etmiyordu. Haftada bir, düzenin önemi ve duyguların anlamsızlığı anlatılırdı; kimse bir şey paylaşmazdı. Burada Servizio postale, Segreteria ve Scienza işleri düzenli olarak yapılırdı.
Luce, bir segretariaydı. Segretarialar bir öneme sahip değildi; onlar sadece düzeni ve planları not ederdi ve boş zamanında Luce, siyah kalemiyle oynardı. Çıkış saatinde siyah deri çantasını alıp çıkarken, yanındaki Mare ona, yeni gelen sekreterler için depoyu boşaltacaklarını söyledi. "Kalemle oynamaktan iyidir," dedi Luce. Depo, geniş ve işlevsel bir alandı. Raflar, kutular ve torbalarla doluydu. Bir köşede eski bir kitap fark ettiler. Altın kapak parlıyordu. Luce kitabı eline aldı, kabartmalarına dokundu. "Bu ne böyle?" dedi Mare. "Hiçbir fikrim yok," dedi Luce dalgın bir şekilde.
Kitabı çantasına koyup Trenoya binerek Bibliotecaya gitmeyi düşündü ama bu tehlikeli olabilirdi. Sonunda, babaannesine göstermek üzere evine döndü. Kapı çaldı ve "Chi siete?" sesi duyuldu. "Sono Luce," dedi, kapı gıcırdayarak açıldı. Babaannesi hasır sandalyesinde oturmuş, pembe bir kazak örüyordu. Depoyu temizlerken bulduğu kitabı gösterdi. Babaannesi sayfaların arasında ellerini gezdirdi ve çizimleri uzun uzun inceledi ve gülümsedi. "Bu bir capsula," dedi. Luce anlamıyordu ve kafası karışıyordu. "Günlük gibi bir şey," dedi babaannesi. Anlaşılır olması için Luce yemek saatinden sonra odasına çıkıp capsulayı okumaya başladı. Rifugio'nun kuruluşundan bahsediyordu. Sonra bir yere denk geldi: Bugün sözleşmeler imzalandı, burada asla kahkahalar eksik olmayacak, asık surat görülmeyecek, herkes birbirine yardım edecek, çalışmak içten olacak.
Luce kitabı kapattı. Uyku vaktiydi ama devam etmeyi çok istiyordu. Sabah, Mare ile buluştu ve okuduklarını anlattı. Şirkete posterler hazırladılar ve etrafa yapıştırdılar. Çıkış saatinde Treno onun önünde bir kalabalık vardı. İnsanlar bu posterleri merak etmişti. O gün insanlar birbirlerine aynı şeyi fısıldadılar: "La libertà è tutto!"
İtalyanca Kelimeler ve Anlamları:
Lampioni: Sokak lambaları
L'ordine è tutto: Düzen her şeydir
Servizio postale: Posta servisi
Segreteria: Sekreterlik
Scienza: Bilim
Segretaria: Sekreter (kadın)
Treno: Tren
Biblioteca: Kütüphane
Chi siete?: Kimlersiniz?
Sono Luce: Ben Luce'yim
Tabre: Tabure veya küçük sandalye
Capsula: Kapsül (veya günlük, bir şeyin saklandığı özel yer)
La libertà è tutto: Özgürlük her şeydir.