Sarı Kantaron
- Zeynep Duru Aksu
- 29 Haz
- 2 dakikada okunur
Yazar: Zeynep Duru Aksu (11 yaşında)
Editör: Azime Nesibe Ustabaşı (13 yaşında)

Okula gitmek için her zamanki saatte uyandım. Tüm hazırlıklarımı yapınca yola koyuldum. Hep çok şanslı olduğumu düşünürüm. Çünkü köyde yaşamanın her şeyi güzelleştirdiğini düşünüyorum. Her şey benimmiş gibi hissediyorum: bahçeler, tarlalar, kuşlar, böcekler, otlar…
Okula giderken geçtiğim yollar adeta bir çiçek şöleni. Hepsinin kendisini tek tek tanıttığını duyuyorum:
“Size de merhaba, ben de tanışmaktan onur duydum efendim!”
Eğer okula kestirmeden gidersem, sarı kantaron çiçeklerinin olduğu koskocaman tarlayı geçmem yeterliydi. Havanın soğuk olduğu zamanlarda bu patika yolu kullanıyorum genellikle. Ama gökyüzü, en güzel mavi elbisesini giyip sarı şapkasını takıp da beni selamlıyorsa, içim içime sığmaz ve uzun uzun yürüdüğüm, oyalandığım yolu kullanırım.
Bugün gökyüzünün selamını aldığım için tabii ki sallana sallana gideceğim okula. Uzun yoldan gidince de ilk iş, sarı kantaronların olduğu tarladan geçmekti. Sarı kantaronları selamladım. Tarla bugün çok yoğundu. Harıl harıl bir çalışma, adeta bir fabrika gibi. Onları işlerinden alıkoymamak için adımlarımı hızlandırdım.
Şimdi sağ tarafımda hatmi çiçekleri kahkahalar atarak oynuyordu. Tarlanın tam ortasına giren ineğin sütü lezzetli olsun diye ona hiç dokunmuyorlardı. Her renkten hatmi vardı: beyaz, sarı, bordo, mor… Her birinin ayrı bir yanı vardı bana iyi gelen. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra iğde ağaçlarının olduğu tarlaya doğru yola koyuldum.
Kokuları şimdiden içimde kuşlar uçuruyordu. Ne zaman böyle güzel kokular duysam, ben de kuşlar gibi uçuyordum. İğde ağacına dokunmak isterken iğde ağacı avucuma çiçeğini bıraktı. Bu koku bana, kar yağarken yaptığımız üzümlü keki hatırlattı. İnsanın içini ısıtan bir koku.
Kokular insanı ısıtır mı?
Bence evet!
Bu inceliği karşısında çok mutlu oldum. Elbette teşekkür edeceğim bir fırsat olur, diye düşündüm.
Karnımdaki kelebeklere söz geçirmek için gözlerimi karnıma doğru indirdiğimde, balbaşı otlarını gördüm. Nereden mi tanıyorum onları? Onlar anneannemin arkadaşları. Bizi anneannem tanıştırdı. Ne zaman karnım çok ağrısa, onları kaynatıp içirirdi bana.
Hemen balbaşı otlarının yanına oturdum. Tam nasıl olduklarını soracaktım ki eczanedeki abla ilaçlarımın hazır olduğunu söyledi.