Yazar: Zeynep Solak (11 yaşında)
Editör: Meryem Nefes (10 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Son derece yoğun ve hareketli bir günün ardından nihayet defterimin başına geçtiğimde ne kadar yorulduğumu daha iyi anlamıştım. Özel kalemimi elime aldığımda bana günümün nasıl geçtiğini sordu. Ben de “vasat” dedim. Kalemim bu cevabım üzerine çok bir şey diyemeden ben yazmaya başladım.
Defterim gıdıklanmaya başladığında kelimeler birbirine geçti. Hepsini toparladım ve yazmaya devam ettim. Defterimle beraber sohbet etmeye başladık. Bana hikayemi ne zaman bitireceğimi sordu. Ben de ona “Çok az kaldı, belki bu gece bile bitebilir,” dedim. O da “İstiyorsan içeri gel, favori karakterin Fiskos ile her gece yaptığınız gibi uçun,” dedi. Ben ilk başta isteksiz davrandım çünkü daha önce de söylediğim gibi çok yorgundum. Kardeşim, oyun oynamak için odamın kapısını tekmelediklerinde bütün yorgunluğumu unutup defterime, “Tamam,” dedim ve defterin içine girmem için gereken tılsımlı kelimeleri özel mürekkebimle yazdım: Hayal gücü bir mıknatıs gibidir. Seni hayallerin içine doğru çeker.
Sihirli kelimeleri yazar yazmaz sayfalar birbirine karıştı, resimler havalara uçuştu ve kendimi defterimin içinde buldum. Hikayemdeki karakterlerimden en çok sevdiğim Fiskos tam olarak karşımda duruyordu. Bana “Tekrar hoş geldin, seni çok özlüyorum çünkü senin diyarındaki bir gün burada beş yıl sürüyor,” dedi. Ben de ona “Üzgünüm ama yapacak bir şey yok. Sınırlı bir zamanım var ve burası dışında bir hayatım var,” dedim.
Sonrasında Fiskosla beraber uçmaya başladık. Dağların üstünden geçip dere timsahlarına selam verdik. En yüksek şatolara çıkıp oradaki özel kedileri sevdik. Hiç bir şey bizi durduramazdı. Durduramadı da. En son bir ejderha gördük. Bu ejderha bizim en nadide görülen özel kedilerimizi istiyordu. Ama biz onun kedilerimizi almasına izin vermedik. Fiskos onun duyabilmesi için ejderha ile yüksek bir ses tonu ile konuşuyordu. Ben Fiskosa susmasını söyledim ve ejderha ya da eğilmesini işaret ettim. Ona kibarca “Ejderha bu kediler çok nadir, bu kedileri sana veremeyiz ama onları burada sevebilirsin,” dedim. O da kedileri sevdikten sonra bize son söz olarak şunu söyledi: “İkiniz arkadaş olarak bana karşı çok iyi savaştınız, arkadaşlık bir halat gibidir, onu tutan iki kişinin olması gerekir. Eğer birisi bırakırsa halat kopar,” dedi. Bu sözlerden sonra cümledeki sözcükler etrafa saçıldı. Biz de etraf kirlenmesin diye sözcükleri yerine koyduk.
Sonra yolumuza devam ettik. Bütün sayfaları karış karış gezdik. Nehirlerin, tepelerin ve iyi kalpli cadının evinin üzerinden geçtik. Nihayet defterim bitmişti. Üzerinde beş aydır çalıştığım hikayem sona ermişti. Fiskos bana üzgün gözlerle baktı. “Şimdi bu benim seni bir daha göremeyeceğim anlamına mı geliyor?” diye sordu. Ben de “Maalesef ki öyle,” dedim. Birbirimize sarıldık ve ağlayarak ayrıldık.
Comments