Van Gölü’nün Derinlikleri
- Zeynep Duru Aksu
- 10 Nis
- 3 dakikada okunur
Yazar: Zeynep Duru Aksu (10 yaşında)
Editör: Buğlem Ayaz (13 yaşında)

Güneş ışıklarının masmavi bir gölü aydınlattığı bir günde Zerdali ve İnci’yle öylece güneş ışıklarını izliyorduk. Hep merak etmişimdir; güneş suyun altında bu kadar muhteşem görünüyorsa, kim bilir suyun üstünden nasıl görünüyordu. Güneşin kolları bize ulaşmak için suyu delmek zorundaymış. Babamın söylediğine göre ışınlar suda kırılıyordu. Küçükken “Acaba kırılırken canları acır mı?” diye çok düşünürdüm.
Bu arada ben Miyolit. Van Gölü’nün derinliklerinde yaşayan mikrobiyolitlerden birisiyim. Sihirli bir gölde ailemle birlikte yaşıyoruz. Milyonlarca yılda oluşan “su peri bacaları” da diyebiliriz, insanlar yeryüzünde böyle söylüyormuş bize. Bunu nereden bildiğimi soracak olursan sevgili okur, annemler uzun uzun anlattı ama ben Zerdali’den duyduklarıma daha çok inandım. Çünkü arkadaşlar inanmak için vardır.
Zerdali kim mi? Birazdan tanıtacağım size. Ben beş metre çapında, on metre uzunluğundayım. Size göre çok büyük olabilirim ama ailemin en küçüğüyüm. Çok güzel olduğumu söylüyor annem. Zaten anneler hep güzel olduğumuzu düşünür; tıpkı kocaman mavi kollarını açıp bizleri içine alan bu göl gibi. Bazen çok sıkılıyorum. İtiraf edeyim, çoğu zaman sıkılıyorum. Neden mi? Çünkü ben, istediği zaman hareket edemeyen bir kaya gibiyim. Çok görkemli ama hep yerinde duran bir mağara gibi.
En iyi arkadaşlarım olan Zerdali ve İnci oynamak için hep yanıma gelirler. Hemen tanıtayım size onları: Zerdali benim balık arkadaşım, o bir aslan balığı. Göller kralı yani. İnci ise bir deniz yıldızı. Şekli, aynı çok uzaklarda parlayan yıldızlara benziyor. Çok çok yıllar önce suların altında kalan bir mağara var; işte ben ve ailem o mağaranın önünde yaşıyoruz. Arkadaşlarım ve ben bu gölün en iyi üçlüsüyüz. Tek fark, ben onlar gibi her istediğim yere gidemiyorum. Mağaranın kapısında nöbetçi gibi beklemek zorundayım.
Mağara demişken arkadaşlarımla oynadığımız en zevkli oyunun hayalidir bu mağara: “Mağaranın İçinde Ne Var?” oyunu. Miyoli Anne’den -gölün en yaşlı mikrobiyoliti- mağara masalları dinleyerek büyüdüm. İçinde herkese yardım eden canavarlar yaşarmış. Kalpleri iyilik yapmaya alışkın canavarlar. Evet, ilk başlarda bana da çok tuhaf gelmişti iyi canavarlar. Ben, Zerdali ve İnci bu mağaranın içinde neler olduğunu hayal ederiz.
Bir gün, denizin kollarının dimdik geldiği ve bizi sarmaladığı bir saatte oynamak için buluşacaktık. İnci yanıma geldi ve biz oyuna başladık. Gözlerimizi kapatıp tam mağaranın dehlizlerindeki canavarla karşılaşmışken bir ses bizi dehlizden çıkardı:
— Merhaba! Zerdali’yi gördünüz mü?
Ses tabii ki Zerdali’nin annesine aitti. Ben İnci’ye baktım, İnci de bana bakıyordu. Zerdali’nin nerede olduğunu bilmediğimizi söyledik. O an fark ettik ki Zerdali yanımızda değildi. Yoksa mağaraya hayalinde değil de gerçekten mi girmişti? Hemen aramak için plan yaptık ama ben tabii ki onu aramaya gidemeyeceğimi hatırladım.
Ben mağaranın kapısında gölün sihirli kokusunu içime çekerek Zerdali’nin hangi yöne gittiğini bulmaya çalışacaktım. Çünkü göl, kendi kokusunu içinde yaşayan canlıların kokusuyla harmanlayıp eşsiz kokulara dönüştürürdü. Hatmi çiçeklerinin kokusuna benzetirdim bu kokuyu. Ben, Zerdali’nin kokusunun mağaradan geldiğini söyleyince İnci hemen mağaraya daldı. Şimdi iki arkadaşım da hayalimizi yaşıyorlardı.
Bekledim, bekledim, bekledim… Tam umudu kesmişken mağaranın içinden göründüler. Heyecanla sarıldık. Zerdali, benim de onlar gibi dolaşabilmem için canavarların yanına gitmiş, yani benim hayalimi gerçekleştirmek için. Mağaranın içinde gizli dehlizlerden birinde yaşayan canavarlarla tanışmış. Önce çok korkmuş. Kocaman bedenleri ile canavarlar bir büyülü şatoyu andırıyormuş. Zerdali’yi alıp uzun uzun konuşmuşlar. Arkadaşım, bana yardım etmelerini ve benim de onlar gibi hareket etmemi sağlamalarını istemiş. Ne istek ama!
Zerdali tüm bunları anlatırken etrafımda milyonlarca deniz yıldızının beni köklerimden tutup havalandırdığını hissettim. Hayalimin peşinden giden ve benim için maceralara atılan arkadaşımı hayranlıkla dinledim. Canavarlar bizim yapamadığımızı yapıp ayaklarımı yerden kesmeyi başarmışlardı, hayalimde olsa bile…