Zamansız Şehir
- Hümeyra Doğan
- 30 Haz
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Tem
Yazar: Hümeyra Doğan (15 yaşında)
Çizer: Berra Toparlı (10 yaşında)
Editör: Asel Sözer (11 yaşında)

Lona, penceresinden gece dışarı bakmayı, yıldızları izlemeyi ve hayal kurmayı çok seven 13 yaşında bir kızdı. Geceyi izlerken düşünceleri kaybolur, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdı. Hatta, zamanda yolculuk yapmayı hayal ederdi. Geçmişi değiştirmeyi, kaybolan anıları yeniden canlandırmayı ya da geleceği görmeyi…
Bir gün, yine penceresinden yıldızları büyülenmiş bir şekilde izlerken gökyüzünde bir kurt belirdi. Tüyleri bembeyaz, gözleri alaca karanlık, zaman kadar eski… Kurtun bakışları sanki geçmişin derinliklerinden geliyordu. O anda içinden bir ses, “Kurtun yanına git,” dedi. Pencereden içeri sert ve bir o kadar da soğuk bir rüzgar girdi ve adeta onu kurtun yanına, gökyüzüne alıp götürdü. Çok korkmuştu ama aynı zamanda meraklıydı. İçindeki merak duygusu, korkusunu bastırdı.
Kurt, gökyüzüne adeta yelken açtı. Yükseklerde ilerlerken, Lona’nın içindeki heyecan giderek arttı. Yıldızlar birer birer daha parlak hale geldi. Gökyüzünde ilerlerken bir anda mavinin tonlarında, karadeliği andıran bir portal açıldı. Lona, sanki rüzgarda savrulan bir yaprak gibi, bilinçsiz ama istekli bir şekilde portalın içine doğru kaymaya başladı. Portalın içine girdiği anda, zamanın bükülmesiyle, karşılarında devasa bir şehir belirdi.
Şehirdeki her bina, adeta kaybolmuş birer hatıra gibi duruyordu. Hiçbir ses yoktu; zaman adeta donmuş gibiydi. Lona, etrafına bakarak, “Burası neresi?” diye sordu; hem korkmuş hem de hayretle.
Kurt derin bir nefes alarak, “Burası zamanın kaybolduğu yer, geçmişin ve geleceğin birleştiği yer,” dedi. “Burası zamanın unutulmuş hali. Kaybolmuş ve silinmiş anıların arasında bir geçiş yolu.”
Lona şaşkınlıkla etrafına bakarken, “Geçmişi değiştirmek isterdim,” dedi. “Zamanda yolculuk yapmayı, unutulmaya yüz tutmuş anıları canlandırmayı, belki de geleceği görmeyi…” Bir an sessizlik oldu ama bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. “Ama burada her şey bir anlam taşıyor gibi… Peki ya ben? Ben neyi bulmak istiyorum?” diye sordu.
Kurt, Lona’ya bakarak, “Bazen ne istediğini, aradığını bilmeden bir yere gelirsin,” dedi. “Burada her şey, her an birbiriyle iç içe geçmiş. Geçmiş, şu an ve geleceğin birleşimi. Ne istediğini, aradığını keşfetmek bazen sadece zamana bırakmakla çözülür. Belki de zamanı akışına bırakmak, aradığın şeydir.”
Lona, kurtun söylediklerini düşünerek bir süre sessiz kaldı. Kurt yavaşça ilerlerken, Lona da onu takip etti. İçinden bir şeyler değişiyor gibiydi. “Belki de aradığım şeyin çözümü zamanı değiştirmek değil,” diye mırıldandı. “Belki de zamanla barış yapmayı öğrenmek istiyorum.”
Kurt, başını sallayarak onayladı. Gökyüzünde yıldızlar yeniden parlamaya başladı. Lona, parlayan yıldızların arasına bakarken yeni bir anlayışla yolculuğuna devam etti.
Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu anlamıştı. Her şeyin bir yerden başladığını, belki de bir şeylerin sadece akışına bırakılması gerektiğini fark etti. O gece, yıldızlara bakarken belki de bunları düşünmüştü. Belki bir hayal görüyordu ya da belki de sadece bir rüya… Kim bilir? Ama bir şey kesindi: O an, yıldızlar kadar parlak bir anlayışla yolculuğuna devam edecekti.