top of page
Sümeyye Eda GENÇ

Ayna Kafe

Yazar: Sümeyye Eda GENÇ (11 Yaşında)

Editör: Hatice Hira BABUR

Şef Editör: Yağmur KARACAN


Mevsimler artık babamın dedesinden dinlediği hikâyelerdeki gibi değildi.


Aylardan temmuz idi. İnternette gezinirken bir YouTuber'ın canlı yayınına denk geldim. Artık asfaltta yumurta değil, tavuk pişiriyorlardı. İnsanların yaşamındaki dengesizlikler hava durumlarına da yansımıştı. Tam o sırada kapı çaldı. Gelen Seda idi. Birlikte gölete gitmeyi teklif etti. Gölet bizim eve çok uzaktı ama gölete girmek için oraya yürümeye değerdi. Birkaç eşya alıp yürümeye başladık . Yürürken sadece havanın değil, doğanın da dengesinin bozulduğunu gördük. Her yer çer çöp olmuştu. Bunları gördükçe içim acıyordu ama gölete varmanın sevinci ile tüy gibi hafifledim. Çünkü göl büyüleyiciydi.


Hemen terliklerimizi çıkartıp ayaklarımızı gölete soktuk. Sonra Seda bana gölün diğer tarafındaki nilüferleri gösterdi . Daha açmamışlardı ama bu hâli ile bile doğayı kirletenlere inat bulunduğu ortama güzellik katıyordu. Ona bakmak için göletin diğer tarafına doğru yürüdük. Ama ayaklarımız sanki kuma değil, betondan bir merdivene değiyordu. İlerledikçe de aşağı iniyordu. Şaşkın gözlerle birbirimize baktık. Birbirimize sıkıca sarıldık ve heyecanla nefesimizi tutup merdivenden inmeye başladık. Merdiven kocaman heybetli bir kapıya çıkıyordu. Gülen gözlerle birbirimize bakıp kapıyı açtık. İçeri girer girmez kapı birden kapandı ve mucizevi bir şekilde içeride hiç su yoktu. Bunun üzerine uzun süredir nefesimi tuttuğumu da fark edince mucizevi bir diyarda olduğum düşüncesi aklımda pekişti.


Bir de ne göreyim, karşıma çıkan şey çirkin bir canavardı. Seda ''Ne çirkin bi’ şey bu,'' deyince canavar hemen söylenmeye başladı.


''Ben, siz insanların çirkinliğinin aynasıyım. Siz sepet kafalı insanlar attığınız çöplerin birden kaybolduğunu mu sanıyorsunuz? Attığınız çöpler topraktan bana ulaşır, ben de onları yedikçe çalışan bir makina gibi dünyanızı ısıtırım. Yıllardır burda beni farketmenizi bekliyorum ama  kendi durumunuzdan bile haberiniz yok.''


Canavar insanlardan bıkmıştı. Üstelik kendini kimseye anlatamıyor, bu işi de bırakamıyordu. Çünkü onu da buraya insanlar zorla görevlendirmişti. Bu sırada bize birer naylon sarması ve yanına da biraz fabrika suyu ikram etti. Arkasından da pet şişe kapaklarından kurabiye ikramı olacağını ekledi. Tabii ki bunları yemedik ama bu gidişle gelecekte yiyeceğimiz kesindi.


Canavarın söylediklerinden çok etkilenmiştik. Seda'nın elinden tuttum ve hemen dedemin marangoz dükkânına gittik. Bir tabela hazırladık. Üstünde Ayna Kafe yazıyordu. Broşürler hazırlayıp evlere dağıttık. Canavarla anlaşıp bize ikramlarının aynılarını gelen insanlara da sunmasını istedik. İnsanlar sırf bu kafeye gelebilmek, canavarı görmek, fotoğraf çekip hikâyelerinde paylaşmak için başka ülkelerden yola çıktı. Sosyal medyada viral olan Ayna Kafe, vicdanını ve aklını kaybetmemiş insanların hatalarına ayna tutup farkındalık geliştirmelerine, çok büyük geri dönüşüm ve temizlik çalışmalarına vesile oldu.


Dünyamız bunlar sayesinde doğal güzelliğine kavuşmaya başladı. Canavara ne mi oldu? Onun artık çalışmasına gerek kalmadığı için çoook uzun bir tatil ve eğlence onu bekliyordu.

bottom of page