top of page

Kavanoz

  • Hatice Ebrar DÜRÜYEN
  • 30 Haz
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Hatice Ebrar Dürüyen (13 yaşında)

Çizer: Rabianur Kadiroğlu (11 yaşında)

Editör: Salih Doygun (12 yaşında)

Ormanın derinliklerinde, yaprakların sarardığı bir sonbahar gününde, topraktan patikada yürüyordum. Kuş filarmoni orkestrası güzel bir şarkı söylerken, sincapların hırsız polis oyununu izliyordum. Derken önüme söğüt ağacının kurumuş salkımlarından biri düşüverdi. Yemyeşil ormanda siyah yapraklar dikkatimi çekmişti. Ağacı incitmeden yavaşça salkımı önümden çektim. Arkasından dev bir kavanoz çıktı. Şaşkın şaşkın ormanın ortasındaki dev kavanoza baktım. Yavaşça geri çekildim, ürkmüştüm. Dev kavanozun içinde küçük bir çocuğun beni izlediğini fark ettim. Zeytin siyahı gözlerini üzerime dikmiş, beni izliyordu.


“Ne bakıyorsun!” diye azarlayıcı bir ses tonu ile konuştum çocuğa. Çocuk tepki vermedi. Sadece bana bakmaya devam etti. O sırada aklım başıma geldi. “Ah, hayır, özür dilerim! Dışarı çıkmak istediğini anlayabiliyorum.”


“İstemiyorum, sadece haline üzülüyorum,” dedi gizemli çocuk. Başımı kaşıdım. O mu benim halime üzülüyordu? “Hayat bana bazı oyunlar oynadı. Sana da oynayacak, biliyorum.”


“Ama kavanozun içindeki çocuk sensin,” dedim. Kavanozun içinde yalnızca yaşamanın iğrenç bir his olduğundan emindim.


“Biliyorum. Buraya kendi isteğimle geldim. Hayattan kaçabilmek için,” dedi çocuk. Açıkçası sözlerine anlam veremiyordum. “Dünya berbat bir yer. Orada yaşayarak kendine haksızlık ediyorsun.”


“Nasıl yani?” diye söze atladım. “Hayat berbat olduğu için kendini eski bir kavanoz harabesine mi hapsettin?”


“Ben ona kendini harabeye hapsetmek demiyorum. Sorunlardan kaçmak için bir çözüm yolu.”


“Kavanoz mu?” diye ortaya atladım. Çocuk başını salladı. Hâlâ neyi açıklamaya çalıştığını anlamamıştım. Sadece sorular soruyordum. Aldığım cevapları ise beğenmiyordum.


“Biliyorum, senin de sorunların var. Git ve kendi kavanozuna saklan. Sorunlardan ancak böyle saklanabilirsin,” dedi.


“Hayır, yanılıyorsun. Sorunlar kaçsan da var olmaya devam ederler,” dedim. Bu sefer boş boş bakan kişi ben değil, o oldu. Benim gibi ortaya atlayıp soru soracaktı ki kaçarcasına uzaklaştım. Biliyordum, cevaplara değil, sessizce düşünmeye ihtiyacı vardı.


Kavanozdan uzaklaştıktan sonra, önümdeki su birikintisine sessizce baktım. Gülümsedim ve üstüne iki ayakla birden zıplayıp her yerimi ıslattım. Hoplaya zıplaya patika yolu takip ettim. Biliyordum, sorunların kaynağı olsa da içerisinde bulunmayı sevdiğim yere açılacaktı.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page