top of page
  • Zeynep BAKIRCIOĞLU

Yeni İş

Yazar: Zeynep BAKIRCIOĞLU (13 Yaşında)

Editör: Mustafa Asım ACAR (11 Yaşında)

Şef Editör: Yağmur KARACAN



Hıçkırık, yeni işi için çok heyecanlıydı. İlk defa bir vücutta çalışacaktı. Heyecandan bacakları titreye titreye ağızdan girdi. Boğazı geçince mideye indi. Burası çok garipti, turuncu bir rengi vardı. Etraftan leziz yiyeceklerin kokusu geliyordu. Orada karşılaştığı ilk kişiye sordu:


-Arkadaşım merhaba, ben Hıçkırık. İşe yeni başladım. Odama nasıl giderim acaba?


Karşısındaki şişman kişi cevap verdi:


-Ooo hayırlı olsun kardeş. Ben yemek seçici, tanıştığımıza memnun oldum. Odanı biliyorum ama önce işlemler için beyine gitmen lazım.


-Hmm, peki beyine nereden gidebilirim?


-Soldan ikinci damardan gir, gözlerden aşağı in ve oradan sonra sağdaki altıncı damardan girince orası beyinden geçiyor zaten.


-Arkadaşım merak ettim, bana görevinin ne olduğunu anlatır mısın?


-Bak şimdi buradaki kameralar direk gözden geliyor ve ben de kameraya gelen yiyecek ve içecekleri yiyip yememeye karar veriyorum. Ona göre kişi yemeği yiyor veya yemiyor.


-Senin işin çok iyiymiş. Neyse, yolu tarif ettiğin için teşekkürler.


-Ne demek. Yolun düşerse gene uğra.


Hıçkırık oradan ayrılıp yolun tarif edildiği şekilde beyine ulaştı. “BEYİN” yazan kocaman pembe kapıdan içeri girdi ve onlarca kapının bulunduğu bir yerde buldu kendini. Mavi ve normal büyüklükte olan bu kapıların üstünde hangi odaya ait olduğunu gösteren tabelalar vardı. Hıçkırık tabelalara baka baka ilerledi. Sözcü, hatırlatıcı, araştırmacı, unutturucu… En sonunda “BİLGİ İŞLEM” yazan kapıyı buldu ve tıklatıp içeri girdi. Mavi, oval gözlüklü birisi beyaz bir masanın arkasında, yine beyaz bir sandalyede oturuyordu. Havada damla sakızı kokusu vardı. Mavi kişi:


-Buyurun, size nasıl yardımcı olabilirim?


-Merhaba, ben Hıçkırık. İşe yeni başladım, işlemler için buraya gelmem gerekiyormuş.


-Evet, biz de sizi bekliyorduk. İşlem kâğıtlarınızı verdikten sonra odanıza gidebilirsiniz.

Gerektiğinde size anons ile bilgi verilecek.


-Bir şey soracaktım, bu ilk vücut deneyimim. Acaba vücudu gezintiye çıkabilir miyim?


-Tabii ki vücudu gezip tanıyabilirsiniz, ancak koridorun sonundaki odaya sadece Melek uyuduğunda girebilirsiniz.


-Melek kim?


-Vücudunda bulunduğun kız. Onun adı, Melek.


-Peki en sondaki kapıda ne var?


-Orada duygular yaşarlar. Çok yoğun bir çalışma temposuna sahip olduklarından sadece geceleri ziyaretçi alırlar. Ama diğer yerleri gece-gündüz ziyaret edebilirsiniz.


-Tamam teşekkür ederim, size kolay gelsin.


 Ve Hıçkırık odadan çıkıp vücudu gezmeye giderken birisiyle çarpıştı. Turuncu, küp şeklinde birisiydi ama görünüşüyle fazla ilgilenemedi. Çünkü elindeki şişe yere düşüp kırılmıştı. Küp Bey çok sinirlenmiş gibiydi. Hıçkırık o şişede nedense çok önemli bir şey olduğunu düşündü ve arkasına bakmadan koşmaya başladı. Küp Bey de onu kovalıyordu, koridorun sonuna geldiğinde gördüğü ilk kapıdan içeri girdi. Bir dakika… Evet, burası duyguların kapısıydı. Yani hayır, bu çok kötüydü. Duyguların hepsi şaşkınlıkla ona bakıyordu.


İçerisi gece mavisi rengiydi, tavan da galaksi şeklinde tasarlanmıştı. Odada lavanta kokusu vardı. Duygular ondan bir açıklama bekler gibi bakıyorlardı. Burası çok güzeldi ama başka işleri vardı. O sırada arkadan pembe ten renkli bir kız geldi ve ona sımsıkı sarıldı. Bıraktığında ise şöyle söyledi:


-Ah, kendimi tanıtmadım. Ben Mutluluk. Sen galiba o yeni gelecek elemansın. Neydi adın? He, Hıçkırık değil mi? Tanıştığımıza memnun oldum, Hıçkırık. Ama senin burada ne işin var?


-Ben birisinden kaçıyordum ve yanlışlıkla bu odaya girdim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim, hemen gidiyorum.


-Aaa nereye gidiyorsun, gelmişken herkesle tanış.


Mutluluk onu sürükleyerek sarı renkli birisinin yanına getirdi ve anlatmaya başladı:


-Bu Korku. O çooook korktuğu zaman sarı rengi parlıyor. Bu Kızgınlık, (kırmızı renkli, siyah giyinmiş birisiydi bu) ona çok bulaşmasan iyi edersin. Karete biliyor hem de siyah kuşak. Bu da Üzüntü, (lacivert renkli, açık mavi saçları olan çok tatlı bir kız) o her zaman ya üzgündür ya da ağlar. Bu da Pişmanlık, (mor renkli, koyu mor rengi saçları olan bir kız) ve son olarak bu da Kötülük, (siyah renkli, pis pis gülen bir kız) aman ona bulaşma. Sana kötü şeyler yaptırabilir. Evet, herkes bu kadar.


Tam o sırada arkadan bir bozulma sesi geldi. Mutluluk:


-Hadi ama yaaaa… Daha yeni tamir etmiştik. Bu bizim duygu makinemiz. Ona kim dokunursa o kişinin duygusu ortaya çıkar. Ama iki haftadır arıza veriyor.


Hıçkırık eğilip alttaki kapağı açtı. Biraz bakınca çok zor bir şey olmadığını anladı ve bir iki şeyin yerini değiştirdi.  Ve işte hazırdı. Duygular çok mutlu olmuştu. Üzüntü bile biraz gülümsemişti. O sırada kapı hızla açıldı veee Küp Bey kapıdaydı. Hâlâ çok sinirliydi. Hıçkırık duyguların arkasına saklandı. Mutluluk konuştu:


-Aaa Z.Ç. 143. nasılsın bakalım? Galiba biraz sinirlenmişsin. İstediğim anı tüpü nerde?


O anı tüpü dedikleri galiba Hıçkırık’ın kırdığı şeydi. Ama anı tüpü neydi? Z.Ç. neyin kısaltmasıydı? 143 neydi? Mutluluğa hepsini tek tek sordu:


-Aaa doğru, sen bilmiyorsun. Anı tüpü Melek’in anılarını sakladığımız tüptür. Bir anıyı hatırlamak isterse onu bu borudan aşağı atarız ve onu hatırlar. Z.Ç. ise Zihin Çalışanı demek. Yani 143 Zihin çalışanı demek. 143’ten istediğim anı tüpü bize şu an lazımdı.


-Şey, ben aslından birinden kaçıyorum demiştim ya. İşte o, bu adamdı. Elindeki şişeyi kırdığım için beni kovalıyordu ve galiba o anı tüpüydü.


Duygular şaşkın şaşkın ona bakıyordu ama ona kızmadılar. Makinalarını tamir ettiği için onu affettiler ve Hıçkırık böylece vücutta kalmaya devam etti.

bottom of page