Bir Sanatçı Günlüğü
- Eslem Duru Kocayiğit
- 4 Kas
- 2 dakikada okunur
Yazar: Eslem Duru Kocayiğit (11 yaşında)
Editör: Lina Birinci (10 yaşında)

Merhaba, ben Caprotti. Daha çok Salai olarak bilinirim. Adımın anlamı küçük şeytan demektir. Ünlü Leonardo Da Vinci’nin yardımcısıyım, aynı zamanda öğrencisiyim. 10 yaşından beri Leonardo da Vinci’nin öğrencisiyim. Burada bir sürü öğrenci var. Büyük küçük hepsi Leonardo da Vinci’den ders alıyor. Atölye çok kalabalık. Biraz ter kokusuyla karışmış emek kokuyor. Bekleyin arkadaşım geliyor.
-Merhaba Salai, yine bir şeyler mi yazıyorsun? Burada herkes resim çiziyor, sen neden yazı yazıyorsun ki?
- Merhaba. Ben de resim çiziyorum. Yani çiziyordum. Biraz ara verdim.
- Baksana, şu çocuk ne güzel çizim yapmış.
- Gerçekten güzel çizmiş. Biraz fazla gerçekçi çizmiş. Azıma et tadı geldi.
- Benim de.
- Ustamızı gördün mü?
- Az önce bir öğrencisine yardım ederken görmüştüm ama şu an nerededir bilemem.
- Leonardo Da Vinci ustamız panter gibi. Çünkü zorlanan herkesin yanına hemen gidiyor.
- Haklısın. Umarım bir gün biz de onun gibi oluruz. Hep bunu istemişimdir.
- Uzun zamandır eğitim görüyoruz. Bir zahmet emeklerimizin karşılığını alalım.
- Eğer karşılığını alırsam bu kadar kalabalık bir atölye kurmam. Başım ağrıdı.
- Ama tatlı ağrı bu. Bileğinin hakkıyla çizdiği resimlerin gururu duyuluyor seslerinde.
- Gururun kokusu da alınıyor.
- Gerçi bu gurur kokusu ter kokusuyla karışık geliyor.
- Boş ver.
- Ne kadar uğraşmışlar resimlerine. Gerçek gibiler.
- Vinci ustamız ne çok yetenek yetiştirmiş böyle. Buna şu an dikkat ediyorum.
- Bu resimlerle sergi açabilirler. Bence bayağı fazla kişi gelir.
- Bu resimleri bizim çocuklarımız da görmeli. Örnek alırlar bence.
- Evet. Bu durum Vinci ustamızı gururlandırıyor olmalı. Düşünsene, bir grup çocuk senin sayende çok güzel resim çiziyor.
- Hayali bile güzel geliyor. Bir de o resimlere dokununca gelen his. Ben usta olmamama rağmen mutlu oluyorum.
- Ben resimlere dokununca gelen hissi en iyi sulu boya çalışmalarında hissediyorum. Pürüzlü ama pürüzsüz. Her fırça darbesi kolaylıkla anlaşılıyor.
- Ben daha çok pastel boyada hissediyorum. Yağlı pastel boyaların karışınca gelen huzuru peki.
- O da iyidir. Çok rahatlatıyor. Şöyle bir durum da var. Ustasın, iyi güzel. Yetenekli öğrencilerin de var. Hava hoş ama yaramazlar da var yani. Sabır gerek ve bende hiç yok.
- Usta olunca zamanla sabrın da olur, merak etme sen.
- Ben merak etmem de öğrencilerim merak ederler.
- Sen o yetenekleri görünce sabrın tavan yapar.
- Peki seninki? Sen sabırlı biri misin?
- Çok denemez ama zamanla sabırlı olurum ben. Nasılsa zaman her şeye iyi gelir. Yanlış mıyım?
- Değilsin. Ama kendinden bu kadar emin olma. Her an bir sinir gelebilir.
- Orası ayrı. Ben artık resmime gideyim. Nasılsa buraya resim için geldim.
- Görüşürüz o hâlde.


