Bitmeyen Teneffüs Mü?
- Nur Neva Erdoğan
- 4 Kas
- 2 dakikada okunur
Yazar: Yazar: Nur Neva ERDOĞAN (10 Yaş)
Editör: Elif Sena Bilgin (12 Yaş)

Hafta sonuydu. Aslına bakarsanız mavi ekranda tüm zamanlar benim için hafta sonu. Başparmağım tam 61. levelde kas yapmışken kardeşimin kapımı yumruklamasıyla benim “Git başımdan!” demem ve “Abi, okul diye bir şey kalmamış artık, dünyada eğitimin sadece bir vakit kaybı olduğuna karar verilmiş. Bitmiş abi bitmiiiiş!” dediği anla kapıyı açmam bir oldu. “Düşünsene hafta içi demek sınırsız oyun demek abiii!” Pencereden baktığımda gerçekten de tüm çocukların neşesine tanık olabiliyordum.
Daha önce ne zaman bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyordum bile. On beş yaşındaki ben, beşinci sınıftaki kardeşimin bu kadar uzun cümleler kurmasına tahammül ettim ve yetmemiş gibi onu havada bile dolandırmaya başladım. Bu bizim için çok da normal bir şey değildi. Vay canına, bitmeyen bir teneffüs rüya değil gerçek oldu!
Musmutlu bir günün gecesinde acayip bir rüya gördüm. Herkes çok telaşlı ve stresliydi. Sokaklar kaos içinde ve kimse ne yaptığını bilmiyordu. Korkuyla uyandım, nefes almakta zorlandım ve başım fena halde ağrımaya başladı.
Ardından mutfağa gittim ama ne kahvaltı vardı ne de babam dışında işinin başında olan. Annem durmaksızın kitap okurken, kardeşim en çok oynadığı mobil oyuna ışınlanmış gibiydi. Bitmeyen teneffüs düzeni bozmaya başlamıştı bile.
Yanıma peynir ve soğan aromalı cipsimi alıp odama geçtim. Cep telefonumla shorts video sörfüme başlamıştım yine. Ahhohııı! Bu da ne! Eğilip telefona bakmaktan boynum bir bastonla yarışır durumdaydı. “Bana ne oldu böyle?” derken durmaksızın çalan ve kimsenin açmadığı kapıya gittim. Gelen kargonun üstündeki tarihten takvimdeki en sevdiğim aydan en sevmediğim aya geçtiğimizi fark ettim. Sevdiğim ay ne kadar çabuk geçmişti anlamadım. Ne yani haftalarca kimse yanıma gelmedi mi? Unutuldum mu ben? Evin tüm odalarını dolaştım fakat kimsecikler yoktu. Hiç yapmadığım bir şey yaparak evden çıktım. Bu kez gerçekten de gördüğüm rüya gerçek olmuştu. Herkes çok telaşlı ve stresliydi. Ne yapacaklarını bilmiyor halde başıboş dolaşan çocuklar ve gençler; her şeyin serbest ve sınırsız olmasından sıkılmıştı bile. Daha kötüsü, mesleğini kaybeden kitapçılar, servisçiler, öğretmenler herkese dert ağlıyordu. Maaşını alamayanlar evlerini geçindiremiyor, bu bitmek bilmeyen karmaşanın içinde annem her şeyden sıyrılıp şöyle diyordu: "Amaçsız bir özgürlük istemekle, sınırsız mutsuzluğa ulaşmak aynı şeydir. Çünkü ortada ne hayal etmek, ne de hedeflere ulaşmak kalıyor. Böyle olunca başıboş duyguların savaş alanına dönen insanlık kaos içinde kalıyor.” Evet, bu uzun ve çok acayip zamanlardan sonra tüm dünya yaptığı hatayı fark etti. Bir dahaki sefere yeni bir şeye karar verirken o kararın sonuçlarının da ne olabileceği hakkında düşünmek gerektiği anlaşıldı. Okullar ve eğitim, hayata geri alındı. Öğretmenler bin bir türlü etkinlik yaptırırken öğrenciler derse katılıyor, veliler onları bilinçle takip ediyordu. Ne o? Yoksa sen hala her duyguyu yaşadığın, kendini tanıdığın, kahkahalara doyamadığın ve her güne “Kanka yaa…”diye başladığın sohbetlerden sıkılıp bitmeyen teneffüs mü istiyorsun? Bence bunu bir kez daha düşünmelisin.


