Yazar: Eyüp Selman Aksay (10 Yaşında)
Editör: Hanne Karataş (10 Yaşında)
Çizer: Sümeyye Erva Tozlu (12 Yaşında)
Mustafa Efendi, ormanda dolaşırken birdenbire işaretli bir kaya gördü. Eve gidip birer kazma ve kürek alıp kayanın yanına geri geldi. Kayanın altını kazınca bir sandık buldu. Bulduğu sandıktan bir harita çıktı. Haritada gizemli bir mağara çiziliydi. Haritanın arkasındaki not dikkatini çekti. Notta aynen şöyle yazıyordu: “Bu mağara hayaletli bir mağaradır. Eğer hayaletlerle dostça konuşursanız arkadaşınız bile olabilir eğer korkarak yaklaşırsanız sizi öldürebilirler.” Mustafa Efendi ne yapacağını bilmiyordu. Ama tüm cesaretini toplayıp haritadaki gizemli mağaranın yolunu tuttu.
Bulduğu mağaranın önüne geldiğinde kızıl saçlarını düzeltirken aniden karşısına bir sincap ve bir sansar çıktı. Sincap sansardan kaçıyordu. Onları hayalet sanıp irkildi. Kendini toparladı ve elini cebine atıp saatine baktı. Saat on buçuğa geliyordu. Tam mağaraya giriyordu ki hayalet başını gördü ve içinden “Demek haritada yazılanlar doğruymuş,” diye geçirdi. Ardından hayaletbaşı ile tanıştı. Hayalet başı onu mağaraya davet etti. Oturup sohbete başladılar. Sohbette hayaletbaşı, Mustafa Efendi’ye onları nasıl bulduğunu sordu. Mustafa Efendi harita macerasını anlattı. Hayaletbaşı o haritayı dedesinin sakladığını söyledi. Biraz sohbet ettikten sonra Mustafa Efendi “Sizi FKŞ (Fırtına Kargo Şirketi) başkanı yapmak istiyoruz,” dedi. Hayaletbaşı biraz düşündü. Ailesi buna ne der, bu işin altından kalkabilir mi, hayalet dostlarıyla birlikte olabilir mi?.. Aylık kazancını da hesaplayınca kabul etti ve işe başladı. Diğer hayaletler de kargoda çalışıyordu. Her şey yolunda giderken birden bazı bilezik, kolye, altın gibi değerli eşyaların ortadan kaybolduğunu gördüler. Eşyaları çalan kargoda çalışan hayaletlerden biriydi. Çaldıklarını zor günler için saklayan hayalet; diğerlerinden farklı, daha öfkeli, kötü ve zalimdi. Hayaletbaşı bu durumu anlayınca çok sinirlenip onu kovdu. Ama onun başlarına ne büyük bir bela açacağını bilmiyordu.
Hırsız Hayalet bir mağaraya gitti. Mağara çok korkunçtu. İçi dışı karanlık, etrafı kurumuş ağaçlarla dolu, toprağı susuz ve ıssız bir yerdi. Hırsız Hayalet içeride mor bir elma ağacı gördü. Birini aldı, elma gül kokuyordu. Karnı da iyice acıkmıştı. Eline aldığı elmayı yemeye başladı. Tadı çok ekşiydi. Bir anda zekâsının daha da arttığını fark etti. Dışlanmanın verdiği üzüntüyle öfkesi iyice arttı. Yeryüzündeki tüm mor elma ağaçlarını mağaraya taşıdı. Çünkü kimsenin bu meyveyi yiyip daha zeki olmasını istemiyordu. Daha sonra dünyayı ele geçirme planları yapmaya başladı. Planı bir virüs yaymaktı. Virüsün ele geçirdiği kişiler zombi, mumya gibi yaratıklara dönüşüyor ve onun askerleri oluyordu. Askerleriyle daha büyük kötülükler düşünüyordu. Mustafa Efendi’nin kardeşi Fatıma da yakalandı bu hastalığa. Mustafa Efendi çok sinirlendi. Kardeşini Hırsız Hayaletten geri almak için düşündü, bir plan yaptı. Hayaletbaşından yardım istedi. Hayaletlerle güzel bir plan kurdular. Plan şöyleydi: Mustafa Efendi Hırsız Hayalet’in virüs silahını antivirüs silahına dönüştürerekti. Bu dönüşüm için mağaraya 73 metre yaklaşması yeterliydi. Uzaktan kontrolle tabletinden silaha antivirüs programı indirecekti. Hayaletbaşı ve diğer hayaletler de Hırsız Hayaletin askerlerini oyalamaya çalışacaklardı. Planı hazırladıktan sonra Mustafa Efendi çok yorulduğu için evine döndü.
Sabah Mustafa Efendi’nin ilk işi enerji dolu bir kahvaltıydı. Süt, yumurta, tereyağı ve bal yedi. Ardından hemen bahçesinin çevresinde spor yapmaya başladı. Sporu bitince terlediği için banyo yaptı banyodan sonra parfümünü sıktı. Parfümü nane kokuluydu. Hemen Hayaletbaşı ile buluşacağı yere gitti. Birlikte akşam olmasını beklediler. Akşam olunca diğer hayaletler de geldi. Birlikte mağaraya gittiler. Mağaraya gelince hayaletler savaşmaya başladı. Bu esnada Mustafa Efendi, tabletinden antivirüs programını silaha yükledi ve koşarak içeri girdi. Hırsız Hayalet onu görünce ateş etti. Ama Mustafa Efendi’ye hiçbir şey olmadığını görünce çok şaşırdı. Tüm hayaletler bir olup onu yakaladı, hayalet hapishanesine atıp antivirüs sayesinde herkesi iyileştirdiler. Mustafa Efendi’nin kardeşi Fatıma da iyileşti. Mutluca yaşayıp gittiler.