Kahraman Kalemtıraş
- Aişe Pınar Şahin
- 10 Ağu
- 2 dakikada okunur
Yazar & Çizer: Aişe Pınar Şahin (10 yaşında)
Editör: Mustafa Asım Acar (13 yaşında)

İşte yine güzel bir gün! Güneş tam tepede, parlıyor. Nee! Güneş tam tepede mi? Öğlen olmuş. Neyse, daha fazla vakit kaybetmeden size kendimi tanıtayım. Ben bir kediyim. Adımı bilmiyorum yani, Hafsa (8 yaşındaki insan kardeşim) bana "Yaramaz" diyor. Sanki kendisi öyle değilmiş gibi. Hüsna (17 yaşındaki insan ablam) ise bana "Tatlış" diyor. Ben de kendime "Kedi" diyorum. Öğlen olduğu için evde herkes uyanık. Ben de eve gireyim. Bakalım ev ahalisi neler yapıyor?
Ama dur bir dakika, ilerleyemiyorum! Ah, hayır. Hareket edebiliyorum ama yazarın yazdıklarıyla değil. Hikâye yarıda kaldı, yazar yazmaya devam etmiyor! En iyisi ben bir sesleneyim, "Hadi yazsana! Senin yüzünden hikâye devam etmiyor." yukarıdan bir ses geldi, "Devam ederdim de, kalemimin ucu kırıldı, kalemtıraş da bulamıyorum." bu ses, yazarın sesiydi. Onun için kalemtıraş bulmalıydım. "Sana yardım edeceğim, merak etme!" diye bağırdım ve hızla evin içine girdim.
Herkes donmuştu. Ana karakter olduğum için sadece ben hareket edebiliyordum. Ha ha haa! Neyse, şimdi bunu düşünmenin sırası değil, bir kalemtıraş bulmanın sırası. Belki Hafsa'da bulabilirim. Biraz koştuktan sonra onun odasındaydım. Olamaz! Hafsa burada değil! doğru ya, okulda olmalı. “Öyleyse Hüsna'dan yardım isteyeyim.” diye düşünerek Hüsna'nın odasına gittim. Of, unutmuşum! Hüsna donmuş durumda, ondan yardım isteyemem. Ooo, bu bir fırsat! Hüsna’nın dağınık odasındaki dolabın en üst çekmecesinde ödül mamalarım var, ilerledim. Önüme çıkan şeyleri kenara attım, çekmeceden ödül mamalarımı aldım ve tabii ki yemeye başlamadım çünkü önemli bir görevdeyim. Ancak görevimi hala tamamlayamadım. Nereden bulacağım ben bu kalemtıraşı? Ya bulamazsam… Hayır, yazara söz vermiştim, bir kalemtıraş bulacaktım. Neyse önce mamamı mideye indireyim. Hmm, nefis.
Buldum! Mama yiyince kedilerin kafası çalışıyormuş galiba. İnsan annenin çantasında olabilir. İnsan annem gezip gördüğü yerlerle ilgili notlar alır. Bu nedenle çantasında hep bir not defteri, kalem, silgi ve “KALEMTIRAŞ” bulundurur! Hemen odadan çıktım. Koştum, sonra montlarla dolmuş olması sebebiyle her an yıkılabilirmiş gibi görünen koca vestiyere zıpladım. Arama operasyonu başlıyor, patiler hazıır vee iş başına! Çantayı aramaya başladım. Kalın bir montun arkasından, sonra fosforlu pembe rengiyle dikkat çeken bir hırkanın üstünden, ardından iki trençkotun arasından geçtim ve hoop, işte elimdesin çanta!
Çantayı yere fırlattım ben de yere düştüm. Hem de 4 ayağımın üzerine. Çanta düşünce içindekiler de etrafa döküldü, patilerimle eşyaların arasında bir kahraman gibi dikilen kalemtıraşı kavradım ve yazara fırlattım. Sonra hemen bahçedeki yerime geçtim. “Teşekkürler, Yıldız.” Bu yazarın sesiydi. Bir dakika, Yıldız mı? Ne güzel isim, demek ki adım Yıldız’mış!
Birkaç saniye sonra evdeki koşuşturma tekrar başlamıştı. Konuşma sesleri, kuş cıvıltıları... İşte güzel bir gün diye buna denir.