top of page

Sözde Patlayan Yanardağ

  • Zeynep Yaşar
  • 10 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Zeynep Yaşar (11 yaşında)

Editör: Zeynep Neva Yıldız (11 yaşında)

Çizer: Hatice Ebrar Dürüyen (12 yaşında)

  

ree

                                                  

Mine:

-Her şey dün gece başladı. Saat tam 12'de bir yanardağ içindeki öfkeyi dışarı vurmak için yanıp tutuşuyormuşçasına patladı. Evet, patlamadan sonra sakinleşip sönmüştü ama bunun artık önemi yoktu çünkü dağ içinde bulunduğu ülkeyi ve o ülkenin komşularını acımasızca yok etmişti. Patlamadan önce onu sadece bir dağ sanıyorduk. Gerçeği acı bir yolla öğrendik. Bu olay sebebiyle on binlerce insan öldü. Biz kıl payı kurtulanlardanız.

 Yanardağın içinde bulunduğu ülkeye komşu olan Mengeles ülkesinin komşusuyuz. Böyle durum raporu verir gibi anlatıyorum ama ben de haberlerden öğrendim olayları. Aslında tam öyle de değil. Kendimi tanıtsam iyi olacak.

Ben Mine. Babam, Mengeles'le ülkemizin sınır kapısında görevli ve evimiz sınıra çok yakındı. Ancak bu sabah kalktığımda ne kapı ne sınır vardı. Şok oldum. İşin aslını haberlerden öğrendim. Tüm olanlar çok saçma. Bir patlama ne kadar büyük olabilir ki?

Kesin bir hikayenin ya da bir filmin içinde falanım. Bir filmdeysem yönetmene söyleyin, kısa kessin çünkü çok değişik hissediyorum. Psikolojimi bozduğu için ona dava açabilirim. Bir dakika bir dakika, tabii ya! Ben bir hikayedeyim. Kime anlattığımı sanıyordum ki? Size, okurlara tabii ki.

 

Hasan:

-Mineciğim, yanılıyorsun. Bir kere her şey geçen hafta başladı. En azından planlandı. Ve dün sabah harekete geçildi. Yani ben geçtim.

Lumalika ülkesindeki bir dağa tırmandım (turist olduğumu söyleyerek), bana söylendiği gibi zirvesinde dikkat çekmeyecek kadar küçük ama içine yukarı doğru tam gece on ikide patlaması planlanan bir saatli bomba koyup, üstüne bombaya zarar vermeyecek, lava benzeyen yapay bir madde koyabileceğiniz kadar büyük bir delik vardı.

Evet, bunu yaptım. Daha doğrusu bana yaptırıldı, şu yazar tarafından.

 

Mine:

-Hadi ama yazar! Ben bu hikayede olmak istemiyorum! Panik atağım var bir kere benim. Seni dava edersem görürsün gününü!

 

Yazar:

-Mineciğim, abartıyorsun. Bir kere bana saygı duymak zorundasın çünkü seni ben yazdım. Hem bak, Hasan ne kadar sakin. Örnek al biraz ayol!

 

Hasan:

-Evet, ben sakinim çünkü hem hayatımı yazara borçluyum hem de kötü karakter olmak acayip havalı!

 

Mine:

-Bir kere ben bu adrenalinin içine düşmektense ölmeyi tercih ederim. Ayrıca yazar kardeşim, hikayenin başında tüm metni bana yazdırıyordun. Bu ne biçim yazarlık?

Hem biz bu metne karıştık. Artık hiçbir zaman çok okunan bir yazar olamayacaksın.

 

Yazar:

- Şuna ne dersiniz, ben hikayeye mutlu bir son yazayım, size yaşatayım, Mine de okura anlatsın. Sizin olaya karışmanız da iyi oldu aslında.

Bunu bilerek yapmış gibi davranırsak, Mine’nin dediğinin aksine bu kitap çok satabilir. Bu bir metin türü olsun. Adı da… Meta Kurgu’ya ne dersiniz?

 

Hasan:

-Neden olmasın?

 

Mine:

-Evet sevgili okurlar her şey bir anda şıp diye düzeldi. Nasıl olduğunu anlamak için yine haberlere kaldım. Bir bilim insanı, geçen ay bir zaman makinesi yapmış, ama dünyaya bunu doğum gününde tanıtmak istemiş. Fakat patlamadan sonra dayanamamış, geçmişe gitmiş ve Hasan’ı bombayı koyarken yakalamış.

Aslında bu da kazayla olmuş. Patlamadan bir saat önce oraya gidip dağın ağzını kurşunla kapamayı planlıyormuş ama yanlışlıkla Hasan’ın bombayı koyacağı saate gitmiş ve onu durdurmuş. Ne kahraman ama! Sonuç olarak, yazara dava açmayacağım.

 

                                                                                                                                   

 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page