top of page

Kibir Mikrobu

Salih Doygun

Yazar: Salih Doygun (12 yaşında)

Editör: Elif Bilge Turna (14 yaşında)

Çizer: Hatice Rana Kaya (12 yaşında)


Tereyağlı pilavı severiz,

Olursa tabak tabak yeriz,

Yanında ayran iyi gider,

Lıkır lıkır iç kalmaz keder.

Kaplumbağalar eğrelti otu sever,

Kedilere arada bir yaş mama ver,

Karnımı acıktırdın dersen eğer,

Hikâyeyi oku açlığın geçer.

Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde güzellikler çokmuş. Yemekler sofralarda durur, ülkedekiler yermiş. Derelerden sular akar, ülkedekiler içermiş. En tatlı çocuklar o ülkede doğar, en leziz meyveler o ülkenin ağaçlarından sarkarmış. Ülkedeki huzurun mimarı; adaletli, hoşgörülü, saygılı, merhametli Sultan’mış.

Sultan tek şehzadesinin eğitimine titizlik göstermiş. Ülkenin en iyi hocalarından dersler aldırmış. Talimler yaptırtmış. Güreş, cirit, ok atma… Lakin şehzadesinin kalbindeki kibir ve kıskançlık ders çalışmakla geçebilecek gibi değilmiş, farkındaymış. Sonunda Sultan, oğlunun haline üzülmekten hasta olmuş. Yatakta son nefesini vermeden önce oğluna bir kez daha nasihat etmek istemiş. Ancak Şehzade’nin aklı o sırada oturacağı tahtta, içinde yuvarlanacağı çil çil altınlarda olduğundan babasının söyledikleri bir kulağından giremeden odayı terk etmiş.

Babasının vefatından sonra tahta geçen Şehzade ülkede yeni bir dönem başlatmış. Sultanın kibrinden, kendini büyük görüp başkalarını aşağılamasından, merhametsizliğinden etkilenen vezirler saray çalışanlarıyla kibirli konuşmaya, adaletsiz davranmaya başlamış. Vezirlerin bu kötü tavırlarından etkilenen komutanlar askerlerine sert, kaba, adaletsiz davranmaya başlamış. Komutanların bu tavırlarından etkilenen askerler arkadaşlarına, ailelerine adaletsiz, kibirli, merhametsiz, saygısız davranmaya başlamış. Artık ülkenin çocukları bile birbirine karşı böbürleniyor, saygısızlık yapıyor, hak yiyormuş.

Çok geçmeden ülkeyi kötü bir koku sarmış. Anneler tonla lavanta suyu harcıyormuş ama yine de geçmiyormuş. Babalar atlarını ıtırla, reyhanla tımar ediyor ama yine de geçmiyormuş. Görevliler, sokakları fesleğen kokularıyla temizliyormuş ama yine de geçmiyormuş. Yenidoğan bebekler bile artık kötü kokuyormuş.

Derken pamuk şeker görümünde yaratıklar gökyüzünü doldurmuş. Pamuk şeker dediysem pembe, sarı pofuduk şeyler gelmesin aklınıza. Bu ülkeyi saran kötü kokudan daha kötü bir şeymiş. Siz hiç çürümüş pamuk şeker gördünüz mü? Ben de görmedim. Ama işte bu yaratıklar çürümüş pamuk şekerlere benziyormuş.

Çürümüş pamuk şekerler, bir zamanlar renkli pencerelerinden pırıl pırıl güneş ışıklarının girdiği o muhteşem güzellikteki sarayı karanlığa gömmüş. Sultan endişe içindeymiş. Daha önce aşağıladığı, kibirlendiği, kötü sözler sarf ettiği vezirlerinin gözlerinin içine bakıyormuş. Vezirler ise şaşkınlık içindeymiş. Babaları vezir, dedeleri vezir, dedelerinin dedeleri vezir bu devlet adamları ilk defa böyle bir olayla karşı karşıya kalıyorlarmış. Bir zaman sonra dermanı bilinmez bir hastalık türemiş. Mikropları çok büyükmüş. Çok dediysek birinin boyu üç karışı bulurmuş. Sultan mikroplara bağırır dururmuş:

- Sizi gidi iğrenç mikroplar!

Mikroplar sinirlenmiş, Sultanı hasta etmiş. Zamanla sarayda hasta olmayan kimse kalmamış. Hiçbir hasta mikroplara iyi davranmazmış. Zaten birbirlerine de iyi davrandıkları görülmemiş. Dere tepe gezip hastalara şifa arayan üç doktorun yolu saraya düşmüş. Olan biteni kapıdaki askerden dinleyen doktorlar bu işi çözeceklerini söylemiş. Masal bu ya, Doktor Tuna mikroplara yaklaşmış:

- Hep iyi olmalıyız, öfkeye kanmamalıyız, sinirlendireni güzelce uyarmalıyız.

Doktor Hasan, Sultana dönmüş:

-Hemen sinirlenme, kötü söz söyleme, sakin olmak çok güzel, tatlı dili yitirme.

Doktor Hüseyin saray hekimlerine dönmüş:

-Hastalara söyleyin güzel ahlak iyidir. Karşındaki mikrop olsa da sen kötü söz söyleme, söylersen eğer hadi sana güle güle.

Bu sözlerden sonra sarayda yaşayanların kalbine ferahlık doluşmaya başlamış. Mikroplar ülkeyi yavaş yavaş terk etmiş. Herkese güzel ahlakı tavsiye eden güzel kalpli doktorlar şifa arayanlara ışık olmak için diyar diyar dolaşmaya devam etmiş.

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page