Korkusuzlar
- Elif Sena Bilgin
- 10 Nis
- 2 dakikada okunur
Yazar: Elif Sena Bilgin (12 yaşında)
Çizer: Nahide Rana Can (10 yaşında)
Editör: Hatice Hira Babur (12 yaşında)

Gözlerimi açtım. Saat 08.00’i gösteriyordu. Uyanma vakti gelmiş. Merhaba, benim adım Zehra. 12 yaşındayım. Boyum biraz kısa, tıpkı kızıl saçlarım gibi. Tek çocuğum, ama kimin umurunda? Ben böyle gayet iyiyim. Ailemin göz bebeğiyim. Çok neşeli bir kız olduğumu söyler arkadaşlarım. Tek sorunum biraz korkak olmam, hatta çok korkak olmam. Babam öğretmen, annem terzi. Sabah kalktığımda babam okuluna gitmişti, annem yine haber seyrediyordu. Haber programları bana göre insanların, özellikle kadınların ışıl ışıl ceketleri giyip, ellerindeki kartlara bakıp, izleyicilere ne olup bittiğini anlatan; sıkıcı, bir çocuğun izlemekten en az keyif aldığı programlardır. Doğrusu haberlerin çoğu da korkunç. İnsanlara saldıran köpekler, havaya püsküren kimyasallar, savaşlar, yangınlar, depremler, cinayetler, yeni yeni hastalıklar… Bunları dinlerken içim kararıyor ve çok korkuyorum. Ben bunları düşünürken annenim dinlediği haber ilgimi çekti. Son yıllarda yaşanan korkunç olaylardan dolayı devlet insanlara bir hormon tedavisi uygulamaya başlamış. Bu tedavi insanların amigdalaları üzerinde bir etki oluşturacak ve korku duygularını baskılayacakmış. Vücudaalınan bu sıvıyla insanlar artık korkmadan, huzur içinde yaşayabilecekmiş. Şimdiden birçok kişi bu hormon tedavisi için sıraya girmiş bile. Bu benim gibi çok korkak bir kız için harika bir haberdi. Annemle birlikte babam eve gelince bu haberi onunla paylaşmaya ve tedavi için hemen sıraya girmeye karar verdik.
Annemle vedalaşıp evden çıktım. Belki diğer insanlara göre deli ama bana göre gayet tarz bir şekilde, ağaçlarla süslenmiş yolda yürümeye başladım. Okula giderken hep buradan geçiyorum. Okula gitmeyi pek sevmem ama okulun kendisini çok severim. Neden mi? Her defasında hiç beklemediğim bir anda arkamdan korna basılmasına alışık değilim. Oysa öğrenmeyi çok severim. Araç sokağında kaldırım olmadığı için yolun ortasında yürüyen bir artistmişim gibi görünüyorum.
Bütün gün okulda korkularımdan kurtulma düşüncesiyle dolaştım. Okulda herkes bunu konuşuyordu zaten. Tuğba matematik dersi korkusundan, Meryem yükseklik korkusundan, Ali de dayak yeme korkusundan kurtulacağınaçok seviniyordu. Osman ormanda ayıların karşısına çıkmayı düşünüyordu. Her şey çok güzel olacağa benziyordu. Fakat ufak bir sorun vardı, ben tedavi için nasıl aşı olacaktım. Çünkü aşı olmaktan çok korkuyordum. Kısa sürede herkes bu aşıyı kendine yaptırdı. Artık korku diye bir duygu yoktu. İnsanlar sokaklarda köpeklerden korkmadan dolaşabiliyor, havadan atılan kimyasallara aldırış etmiyor ve haberlerde çıkan olaylardan etkilenmiyorlardı. Halk çok daha mutlu görünüyordu. Yalnız ilginç olaylar yaşanmaya başladı. İnsanlar artık suç işlemekten ve hapse girmekten korkmuyordu. Osman gibi vahşi hayvanların karşısına çıkıp adrenalin yaşamak isteyip saldırıya uğrayanlar oldu. Utanmaktan da korkmadıkları için ahlaki sorunlar ortaya çıktı. İnsanlar birbirlerinin canını yakmaktan da korkmaz oldu. Hayat eskisinden daha korkunç bir hâle geldi. Suç oranı arttı ve hapishaneler suçlularla doldu. Uygulanan tedavinin çok yanlış olduğuna karar verildi.
Korkmamak güzeldi fakat işlerin bu hale geleceği hiç tahmin edilmemişti. Devlet yeni bir tedaviyle insanları eski durumlarına döndürmeye başladı. Korku duygusunun hayatımızdaki önemi anlaşıldı. Korkmak insanları kötü işler yapmaya karşı frenler. Pijamalarımı giydim. Işığı kapattım. Karanlıktan biraz korktum ama aldırış etmedim. Saat 09.00’u gösteriyordu. Gözlerimi kapattım.