Meşhur Aşı
- Sude Nazlı Erdoğan
- 4 Kas
- 2 dakikada okunur
Yazar: Sude Nazlı Erdoğan (12 yaşında)
Editör: Ahmet Eren Öztürk (11 yaşında)

Merhabalar arkadaşlar ben Murat. 6. sınıfa gidiyorum, kitap okumaktan ve bazı haberleri izlemekten hoşlanırım. Haber izlemek derken o gün Burcu adlı sunucuyu izliyordum. Biliyor musunuz, son zamanlarda televizyona çıkan Bilge diye bir kadın var. Sürekli bir şeyler buluyor. Herkese göre o çok iyi biri. Ben hariç! Her şey o gün başladı. Ben haber izliyordum ki bir şey fark ettim. Bu kadının yeni buluşu olağanüstüymüş! İnsanlar yemek yemeyeceklermiş. Düzenli aralıklarla aşı olmak yeterliymiş. Yemek masraflarından kurtulacakmışız.
Yemek sadece o mudur? Okulda pikniğe götürürler yemek yeriz, teyzeler muhabbet için yemek yiyorlar, bir sofrada buluşuyoruz, akrabalarımızla, ailemizle. Lezzet, kültürdür. Nasıl yaparsınız, kültürümüzü nasıl çöpe atarsınız, dedim ama dinletebildim mi? Kocaman bir hayır. Ben aşı da olmadım. Marketten alıp Kendime yemekler yaptım. Bir arkadaşımla aşı vurulurken kaçtık. Hemşirelerin burunlarından getirdik, aşı kullananları inceledik. Fark ettik ki bu kişiler o kadına hayranı, kölesi oluyorlar. Değerlerimizden de uzaklaşmaya başladılar, sevgileri azalmaya başladı. Baş dönmeleri, bayılmalar, yorgunluklar...
Yaşlılar ölmeye başladılar. Bunu yaşlılıklarına yordu bilim insanımız. Çok kullanırsanız hayatlarınız uzar dediler. Halkta kabul etti, tasdikledi, çok kullandı, itaatkar olmaya başladılar ama onları bu hale getiren sadece itaatkarlık değildi, aşı duygularını alıyordu yavaşça.
Mesela benim annem ölürdü ben derslerimi yapmazsam, notlarımdan biri düşük gelirse diye. Sabahları mis kokan kahvaltısından hazırlardı. O güzelim yiyeceklerden onun istediği kadar yemezsem kızardı. Üşümeyeyim diye sert botlar giydirirdi bana, canımı acıtırdı ama anne işte. Diyemem ‘’yumuşacık ayakkabılar’’ al bana diye. Kıyamazdım maviş maviş bakarken ona. Bülbül sesiyle şarkı söylerken ‘sus’ diyemezdim. Ama şimdi umurunda değilim herkes gibi o da bencilleşti.
Biz arkadaşımla bu kadının nerede olduğunu araştırdık ama o ailesi tarafından sıkı denetim altındaydı, gelemedi. İş başa düşmüştü.
BİRKAÇ GÜN SONRA
Hazırlandım, ne yapacağımı belirledim ve evime 15 km uzaklıkta olan eve gitmek için beden dersinden sonra bizim sınıf gibi ter kokan otobüse atladım. Gitmem 20-30 dakikamı aldı. Ve Bilge Hanımefendinin odasına girmek için kapıdaki güvenlikleri atlatmam, asistanına bir şeyler sallamam 7 dakikamı aldı, ne kadar hızlıyım görüyor musunuz? Kadın meşhur karışımıyla uğraşıyordu. Beni görünce şaşırdı , uzaylı görmüş gibi baktı. Sorgulamaya başladı.
Ben durur muyum? aldım elime mikrofonu konuşmaya başladım. Sonra önündeki karışımları devirip tozu dumana kattım. Kadının gözleri yerinden çıkacaktı neredeyse. ‘Olamaz!’ diye bağırmaya başladı. ‘Bu kadar önemli miydi senin için? dedim. Onlarla insanları kontrol ediyordun değil mi? Herkesi yönetecektin aklınca. Ama unutma ki her gerçek bir gün ortaya çıkacaktır. Her sırrın çıktığı gibi. Şimdi polisler de gelirler. Buradan ayrılma olur mu?’ tehditleri savurdum. Ağlamaya başladı. Polisler de geldi. Onlara elimdeki ses kaydını dinletmem kadını götürmelerine yetmişti. Haberlere çıktım. Aşı yasaklandı normale her şey normale döndü. Herkes gurur duydu benimle mutlu oldum ben de. Olaylar tatlıya bağlandı anlayacağınız.


