Ne Gerek Var?
- Ayşe Betül Demir
- 10 Nis
- 2 dakikada okunur
Yazar: Ayşe Betül Demir (12 yaşında)
Çizer: Rabia Zeynep Çetintaş (9 yaşında)
Editör: Hatice Hira Babur (12 yaşında)

Dodo ülkesi çok garip bir ülke. Ülkenin başında cumhurbaşkanı veya bir kral yok. O ülke nasıl mı yönetiliyor? Halk kendi kendini yönetiyor. Bir karar verileceği zaman halk oylaması yapılarak çoğunluğun fikri kabul ediliyor. Bu ülkede insanların fikirlerine çok önem veriliyor. Bu yüzden her alınan karar ortaklaşa alınıyor. Her kesimin fikrine önem veriliyor.
Dodo ülkesinde her zamanki gibi bir gündü. Lise öğrencileri homurdana homurdana okullarına giderken aileler de kendi işlerini yapıyordu. Okulun popüler çocuklarından Ayça, Rüzgâr, Sevgi veKerem bütün öğrencileri çok önemli bir açıklama yapmak için konferans salonunda topladı. Herkes Keremlerin ne açıklayacağını merakla bekliyordu:
- Evet arkadaşlar! Hiçbirinizin okulu sevmediğini biliyorum ve benim de bu konuda harika bir fikrim var. Hepimiz evlerimize döndükten sonra okulun ne kadar gereksiz olduğuna, okulsuz daha mutlu olacağımıza ailelerimizi inandırmalıyız.
Tüm okul birlik oldu ve akşam evlerde şu senaryolar yaşandı: Kerem, sanayi için okuldaki bilgileri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu, işin iş başında öğrenileceğini savundu. Ayça, annesinin zayıf noktası olan yemek tariflerini ele alarak x ve y’nin gerçek hayatta hiçbir işe yaramayacağını, “Yemek tariflerinde x kadar baharat y kadar mercimek mi ekleyeceğiz,” söylemlerinin saçma olduğunu söyledi. Her evde buna benzer manzaralar yaşanıyordu. Birçok aile çocuklarına hak verdi. Ardından bütün aileler toplantı salonunda bu fikri tartışmak ve oylamak için buluştular.
Kerem’in annesi Meltem Hanım, Rüzgâr’ın annesi Zeynep Hanım ile yan yana oturdu. Aralarında fısıldaşırlarken annelerden biri söz aldı. “Sizin çocuklarınız da evlerinizde okulun gereksizliğinden bahsediyordur. Ben de bu konuda çocuklar ile aynı fikirdeyim. Liseleri kaldıralım, çocuklar hayata daha erken atılsın. Okul için yapacağımız masrafı onlara iş kurmaya harcayalım. Kendi ayakları üstünde dursunlar,” dedi.
Bir lise öğretmeni “Saçmalamayınız lütfen, çocuklar yapacakları işi iyi bir şekilde öğrenmeden temel bilgileri edinmeden nasıl iş yapsınlar?” dedi demesine ama çoğu kişi liselerin kapatılması fikrini mantıklı buldu ve oylamaya geçildi ve çoğunluğun oyuyla liseler kaldırıldı.
Aileler evlere dönünce evlerde bir bayram havası esti. Çocuklar isteklerine ulaşmanın mutluluğuyla bu yaşta çalışmayı bile kabul ettiler. Çocuklar son huzurlu uykularına daldıklarından habersizdiler hâlbuki. İlk günler herkes için mükemmel geçiyordu. Büyükler hem çocukların mızmızlıklarından kurtulmuşlardı hem de çocuklara yeni iş yerleri kuruyorlar, reklam çalışmaları yapıyorlardı. Çocukların keyfine ise diyecek yoktu. Tüm günlerini oyun oynayarak, tablette videolar izleyerek geçiriyorlardı. Bazıları ise yeni işlerini düşünerek patron olma ve çok para kazanma hayalleri kuruyorlardı. Kısacası herkes çok mutluydu.
Gün geçtikçe işler kötüye gitmeye başladı. Bazı ailelerin açtığı iş yerleri iflas ediyordu. Çünkü çocuklar işleri nasıl yöneteceklerini, muhasebe hesaplarının nasıl yapılacağını, müşteri ile ilişkilerin nasıl kurulacağını bilmiyorlardı. Çocuklar eğitimlerini tamamlamadan iş hayatına atıldıkları için para, heves ve umutlarını yitiriyorlardı. İş kurmayan çocuklar ise amaçsızca etrafta boş beleş dolaşır olmuştu. Hareketsiz bir hayattan dolayı obezite artmış, birçok hastalık peyda olmuştu. Evlerde mutsuzluk ve kavgalar artarak devam ediyordu. Bununla beraber teknoloji bağımlılığı had safhadaydı. Aileler bu işe bir son vermek için tekrar toplantı yaptılar ve oy birliğiyle liseleri geri getirmeye karar verdiler. Çocuklar artık okula giderken homurdanmayı bırakmış, okulun harika bir yer olduğuna karar vermişlerdi. Böylece ülkede hüküm süren kaos bitmiş oldu.