Yazar: Muhammed Furkan Şen (14 yaşında)
Editör: Nahide Rana Can (12 yaşında)
Çizer: Hatice Sena Aksanyar (11 yaşında)

Bu olay 2052 yılının soğuk bir kasım günü gerçekleşmişti. Sıradan bir gündü, yetişkinler işte, çocuklar okuldaydı. Sadece birkaç saat sonra tüm hayatlarının değişeceğini kim öngörebilirdi ki? Saat öğleden sonra dört civarı bir gariplik olmaya başladı. Gündüz olmasına rağmen ay gökyüzünde görülebiliyordu ve sanki giderek yakınlaşıyordu. Ama insanlar bunu fazla umursamadı, sadece birkaç bilim insanı bu durumun farkına vardı. Son Artemis görevinden geriye kalan birkaç itici motor tekrar devreye girmişti ve Ay, Dünya’ya giderek yakınlaşıyordu. Hemen bunu yetkili makamlara ulaştırmaya çalıştılar ancak yetkili makamlara ulaşılıp motorlar durdurulduğunda artık çok geçti. Acilen insanların tahliye edilmesi gerekiyordu, ama devlet makamlarının yavaşlığı yüzünden sadece nüfusun %25’i kurtulabildi. Diğerleri için yapacak bir şey kalmamıştı.
Sahil bölgelerinde, boyu otuz katlı bir bina kadar uzun olan dalgalar kıyıya vurdu ve sahil bölgelerini tamamen yok etti. Hatta öyle ki denize hiç kıyısı olmayan Moğolistan gibi ülkelerde bile alçak kesimlere on metrelik dalgalar ulaştı. Uzun süre böyle dalgalar oldu. Sonunda sadece iç kesimlerde otuz kattan daha yüksek binalar; Tibet gibi yüksek rakımlı yerler kaldı, bir de birkaç dağ. Böyle olunca, Dünya neredeyse tamamıyla okyanus oldu.
Durum bu olunca hayatta kalan insan sayısı içerisinde tekne ve balıkçılık malzemeleri çok değerli oldu. Öyle ki, neredeyse eski fiyatının on katı pahalıydı. İnsanlar teknelerle kalan kara parçalarına seyahat ediyor; balık ve deniz bitkileri ile besleniyorlardı. Ama nüfusun çok az bir kesimini oluşturan karada yaşayanlar ise tarımla uğraşıyor ve bu ürünleri çok pahalıya satıyordu. Mesela eskiden ekmek aldığınız fiyatın kırk katına ekmek alıyordunuz. Ayrıca nadir de olsa yüzen evleri olanlar vardı. Bu yüzen evlerin çoğu, eskiden inşaat malzemeleri çokken yapılmış şimdi kullanılmaya başlanmış lüks evlerdi. Bir de bu durumla ortaya çıkmış bir sorun vardı; korsanlar. Bu olaydan sonra, bazı insanlar korsanlık yapmaya balıkçı tekneleri ve gemilere saldırıp yağmalamaya başlamıştı. Tüm devletler yıkıldığı ve dünyaya kaos hâkim olduğu için bu korsanların sayısı artmaya başlamıştı. Giderek çekilmez bir hâl alıyorlardı. Bunun sonucunda küçük adalarda gemi ve teknelerin silahlanması için top, tüfek vb. şeyler satılmaya başlanmıştı. Ama bunların fiyatı oldukça pahalı olduğu için birçok kişi bunlardan alamıyor ve korsanlar giderek tehlikeli bir hâl almaya başlıyordu.
Bu sırada ortaya global gemicilik şirketleri çıktı. Bunlar malları adadan adaya taşıyor, yerlilerle mal ticareti yapıyor veya para karşılığı sizin için eşyanızı istediğiniz yere bırakıyorlardı. Bu şirketler güçlenmeye başladıkça küçük korsanlar azaldı. Çünkü bu şirketler korsanları yenecek güçlü silahlarla gemilerini donatmıştı. İşte böyle bir Dünya oluşmuştu bir kaza sonucunda. İnsanlık geriye gitmişti belki ama insanlar arasındaki bağ daha da güçlenmişti.