Yeniden Doğuş
- Sude Nazlı Erdoğan
- 4 Kas
- 2 dakikada okunur
Yazar: Sude Nazlı Erdoğan (12 yaşında)
Çizer: Elif Alparslan (11 yaşında)

Bunu okuyorsanız defterimi bulmuşsunuz demektir. Her şeyimi yazacağım defterimi. Yıl 375. Yer Çin. Yeni bir gün bugün. Büyük de bir gün. Aslında sıradan bir gün çoğu kişi için ama simalarımın deyişiyle Deneyimsiz , beceriksiz Zhang yani benim için büyük gün. Muhtemelen şu anda ‘Zhang kim?’ diye soruyorsunuzdur. Ben uzun boylu, kocaman ela gözlü, dalgalı kumral saçlı, gözleri çekik olmayan , 25 yaşında , zayıf bir Çinli.
Annemi de babamı da hiç tanımadım. Simam Hu beni bebekken sokakta başıboş bir şekilde bulmuş ve beni evlatlık edinmiş. Beni o yetiştirdi. Yeni görevim benim mertebemdeki askerin yaptığı bir şey. Bazen Türklerin arasına girip onların arasına dedikod yayıyoruz bazen obalarını yağmalıyoruz bazen de halktan biriymişiz gibi halkın arasına karışıp onlardan bilgi alıyoruz. Ben de halktan biri gibi insanların arasına karışıp bilgi alacağım. Ama daha 1 haftam var.
BİR HAFTA SONRA
Türk kıyafetlerinden üzerime geçirdim bu kıyafetlerde sanki bir hayvan kokusu varmış gibi hissettim. Deri de çok kalın arkadaş. Zırh da değil ama o kıyafete değmekle demire değmek aynı şey. Ben bir Türk obasına gelmiştim. Geldiğimde sanki bir göç hazırlığındaydılar. Ben ulak yerine gelmiştim obaya girmek için ulağı öldürmüştüm. Girerken ‘Ulak geliyor!’ diye bağırdılar. Kağan Balamir’ in otağına girdim. Önünde eğildim. Nameyi verdim. Beni ağırlamak istediklerini söylediler. Memnniyetle kabul ettim. Bilgi öğrenmem için gereken fırsat ayağıma gelmişti.
Yemeğimi genç bir hatun getirdi. Adı Aybike ‘ymiş öyle söyledi bana. Gözleri kocaman ve ela renkliydi. Dalgalı kumral , omuzlarından dökülen ince ince tek tek ördüğü saçları vardı. Zayıftı , uzun boyluydu. O gelince ona bu çadırların nasıl bu kadar toplu olduğunu niye her şeyin sanki bir yere gidilecekmiş gibi olduğunu sormak istedim. Sordum da:
_ Hatun bana bir bakabilir misin?
_Buyur beyim.
_Bir göç hazırlığında mısınız? Neden böyledir obanızın hali?
_Evet Beyim.
_Nereye gideceksiniz, ne zaman döneceksiniz?
_Muhtemelen geri dönmeyiz Beyim. Yeni yurtlar bulacağız kendimize.
_Neden peki?
_Beyim açlık arttı, hayvancılık yapamaz hale geldik,
_Senin ağabeyin var mıdır ben bir beyle konuşmak isterim.
_Yoktur beyim. Bir ikiz kardeşim varmış onu da Çinliler kaçırmış küçükken. Ondan beridir haber alamadık. Ne haldedir bilmem.
Böyle söylemesi beni garip hissettirmişti. Biz Çinliler insan kaçırmış olabilir miydik? Bu kadar acımasızlık garip gelmişti. Ama görevim bu değildi. hatunla konuşmaya devam ettim.
_Kardeşin için üzüldüm.
_Sağolasınız Beyim.
_Bir şey sorabilir miyim?
_Ona nasıl sualdir elbette.
_Beyim açlık arttı, hayvancılık yapamaz hale geldik , aileler arası kavgalar arttı daha var da hepsini söyleyip kafanı yormayım. Aaa! Bu doğum lekesinin aynısı bende de var. Ninem demişti bu lekeden bir sen de bir de kardeşinde vardır. Eğer bu lekeye sahip birini görürsen o senin kardeşindir.
_Haaklısın. Bu bu nasıl olabilir? Ben bir Çinliyim. Sizden bilgi almak için geldim.
_Kaçırıldın doğruya sen osun. Seni bize karşı yetiştirdiler.
Sarıldık birbirimize. İnsanın aynı anda hem kardeşini hem de miletiyle tanışması neymiş onu öğrendim. Yeni bir adım var artık. Adım Kürşat. Yeni aileme milletime alışıyorum.
Çinlileri sorarsanız onları bir arı ısırmış hale getirdik. Bir plan yaptık onları bozguna uğrattık. Unutmasınlar ki bir Türk özünü unutmaz. Onlar unutturmaya çalışsalar bile.


