Çipli Robotlar
- Ayşe Betül Erişen
- 10 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Nis
Yazar: Ayşe Betül Erişen (11 yaşında)
Editör: Salih Doygun (12 yaşında)

Merhabalar. Benim adım Zümrüt. 12 yaşında, sarı saçlı, yeşil gözlü bir kızım ve tanıştığımız için hiç mutlu hissetmiyorum. Aslında üzgün de hissetmiyorum. Neden mi? Tabii ki kalp çipim sayesinde. O beni duygulardan koruyor. Bizi güçsüzleştiren duygulardan.
Bu harika fikri Bilgin bulmuş. Yönetmen ise onun fikrini uygulamış. Yönetmenin görevi diğerlerini yönetmek. Bizi eğitiyor, sınıflandırıyor, en iyi hizmeti vermemizi sağlıyor. Buda iyi bir şey sanırım. Onlar çok ünlüler çünkü insanları daha güçlü bir varlık hâline getirdiler. Her yerde bu işlemle ilgili afişler var. “Yükünüzü hafifletelim,”, “İşinize odaklanmak istemez misiniz?”, “Sizi daha güçlü ve saygıdeğer kılalım,” gibi sloganlar. Böylereklamlara kim karşı gelebilir ki? Bu, insanların işlemi kabul etmesinin sebeplerinden biri.
Şu an benim için okula gitme vakti. Sokaktaki, okuldaki, hatta dünyadaki herkes bu işlemi yaptırdı. Okul yolu bomboş bu yüzden. Herkesin işi var çünkü. Kimse sinemaya gitmiyor, kimse kahvaltıda sıcak ekmek yemiyor artık. Hepsinin kalplerinde çip var. Eskiden acı çekiyorlardı ve mutsuz oluyorlardı. Bu işlem için önce kalpte minik bir delik açıldı. Sonra çip, nanobotlar ile deliğe yerleştirildi. Artık kimse kahvaltıda bayat ekmek yediği için şikayet etmiyor. Kimse sinemaya yeni gelen filmler için heyecanlanmıyor. Zaten sinemada yeni film de yok. Film şirketlerinin de duyguları yok. Daha ciddi bir işle uğraşmak istiyorlar. Ama sinemanın müdürü onlarla hemfikir değil. Her gün sinemayı açıp, patlamış mısırları hazırlayıp eski filmleri tekrar tekrar oynatıyor çalışanlarıyla. Neden? Çünkü onların işi bu. Kendilerini iş yapmaktan başka seçeneği olmayan otomatik robotlar sanıyorlar.
Aslında benim bu konularda yorum yapmam yasak. Çipli insanlar başkalarının ne yaptığıyla ilgilenmez. Ama son zamanlarda ben biraz farklıyım. Okul çıkışında ayağım takıldı ve düştüm. Dizim kanıyordu. Ahh, kalbimde bir ağrı vardı. Bir dakika... Yüzüm ıslanıyordu. Olamaz, ben ağlıyordum! Hemen doktora gittim. Doktor bana kalp çipiminarızalandığını ve şimdilik bunun bir tedavisinin olmadığını söyledi. Eve geldim, kimse benim için endişelenmedi. Zaten endişelenemezlerdi ya, neyse.
Ertesi gün okula gittiğimde bahçedeki bir kızın tuhaf davrandığını gördüm. Hemen yanına gittim. Bana dönünce ağladığını fark ettim. O an anladım ki benim gibi başkaları da vardı. O da belli ki yalnızlık çekiyor ve eski yaşamını özlüyordu. Kız, papatya çayı ve deniz kokuyordu. Adı Menekşe'ymiş. Onunla sohbet ettik ve hatta güldük. İkimiz de yalnızlıktan kurtulmuştuk. İşte bu yüzden ben diğerlerinden farklı düşünebiliyorum. Ancak Menekşe ile canımızı sıkan bir şey var. Tüm insanlar robot gibi davranıyor, küçüklükten itibaren hizmet etmeye programlanıyorlar. Ayrıca bunu kimse sorgulamıyor. Eğer çipimiz onarılırsa biz de bu hâle geri döneriz.
Biraz düşündük ve sonunda Bilgin'in yanına gitmeye karar verdik. Belki onu ikna edip insanları bu esaretten kurtarabilirdik. Bir dergide iletişim bilgilerini bulduk ve onunla çipler hakkında röportaj yapmak istediğimizi söyledik. O da bizi evine çağırdı. Saat onda, küçük lacivert kulübesindeydik. İçerisi dezenfektan kokuyordu. Ayrıca yerde Yönetmen'in kalp çipi broşürleri vardı. Oradaki deri koltuğa oturup karşımızdaki bilim insanıyla konuştuk. Ona insanları nasıl duygusuz canavarlara dönüştürdüğünü, bu gidişle insanların yok olacağını söyledik. Çünkü insanlar ne kendini ne de başkalarını düşünüyor, sadece emirlere uyuyorlardı.
Bunları söyledikten sonra bir anda hiç beklemediğimiz bir şey oldu. Bilgin ağlamaya başladı. Meğer onun çipi de arızalıymış. Ayrıca çok pişmanmış. Bilgin ile konuştuktan sonra bir plan yaptık. Bilgin, bizdeki çiplere baktı ve sorunu tespit etti. Bu sorunu tüm çiplereyaymak için bir virüs üretti. Bundan sonrası bizdeydi. Hemen ana bilgisayarın olduğu odaya gittik. Artık virüsü tüm çiplere yayabilirdik. Ancak birden karşımıza Yönetmen çıktı. O, yönetmeyi seviyordu ve bu gücün elinden alınmasını istemiyordu. Bize karşı savaşmaları için duygusuz insanları getirmişti. Bizi yakalamak üzerelerdi ki Bilgin tam zamanında yetişti ve onları durdurdu. Virüsü ana bilgisayara yükledik.
Tüm insanlar eski hâllerine döndü. Kafası karışan insanlara açıklama yaptıktan sonra Yönetmen'i hapsettik. Böylece Yönetmen insanlara emir yağdıramadı. İnsanlar, iyi duyguların yanında kötü duyguların da olabileceğini ve duyguların insanı insan yapan özelliklerden biri olduğunu anladılar. Ben, Menekşe ve Bilgin her hafta sonu beraberiz. En önemlisi de artık çipli birer robot değiliz.