Bayat Hükümdar
- Amine Sare Demir
- 27 Eyl
- 2 dakikada okunur
Yazar: Amine Sare Demir (9 yaşında)
Editör: Ayşegül Duyar (11 yaşında)
Çizer: Berra Çanakçı (11 yaşında)

İnsanlarla birlikte isimler de doğuyordu. Yani her insanın doğduktan sonra sahip olduğu bir ismi vardı. Metopya Diyarı’nda da durum aynıydı ve bu durum onları hiç rahatsız etmiyordu.
Metopya’nın kötü ve acımasız bir hükümdarı vardı. Onun ismi de Adbay’dı. Adbay, Metopyalıların aksine isimlerin varlığından hoşlanmıyordu. Çünkü kendi ismini hiç sevmiyordu. Çocukluğundan beri ismiyle hep dalga geçilmişti. Artık dalga geçemiyorlardı çünkü hükümdar olmuştu. Ama yine de isminden rahatsızlık duyuyordu.
Bir gün aklına bir fikir geldi; halkın isimlerini yok etmek… Bu fikir gerçekten Adbay’ın çok hoşuna gitmişti. Hemen yardımcılarını çağırıp isimlerin yasaklanacağını tüm Metopyalılara duyurmalarını emretti. Bunu duyan Metopyalılar sevince kapıldılar. Hem tüm isimleri akılda tutmalarına gerek kalmamıştı hem de herkese istedikleri gibi hitap edebileceklerdi. Fakat bu durumdan memnun olmayan tek birisi vardı; ‘Güçlü’.
Güçlü; her konuda kendini zayıf hisseden birisiydi. Hiçbir şeyi beceremezdi. Yaptığı her işi eline yüzüne bulaştırırdı. Sadece ismi ona güçlü hissettiriyordu. Şimdi o da elinden alınmıştı, bu çok acımasızcaydı.
Başlarda isimsiz Metopya’da her şey iyi gidiyordu. Herkes birbirlerine istedikleri şekilde hitap edebiliyordu fakat ipin ucu zamanla kaçmaya başlamıştı. Birbirlerini dalga geçerek çağıranlar, kötü lakaplar takanlar çoğalmıştı, bununla birlikte kimsenin ismi olmadığı için kime seslenildiği belli olmuyordu. Bu da kargaşa ve kaosa sebep olmuştu.Düğünlerde, cenazelerde, isimlerin geçerli olduğu birçok önemli yerlerde sürekli karışıklıklar yaşanıyordu. Metopyalılar birbirlerine fiziki olarakta çok benzediği için birbirlerini görünüşlerinden de tanıyamıyorlardı. Metopyalılar epey zorlanmaya başladılar
Bu durum zaten Güçlü’yü en başından beri rahatsız etmişti . Bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyordu. Aklına parlak bir fikir geldi. Cesaretini toplayacak ve sonra da Adbay ‘ın huzuruna çıkacaktı. Askerleri zar zor geçti .Hükümdarın altın ve değerli taşlarla süslenmiş büyük tahtına doğru giderken alnından ve avuç içlerinden terler akıyor , bacakları; fırtınada sallanan yapraklar gibi titriyordu. Büyük bir korku ile Adbay’ın huzuruna çıktı ve sesini kontrol ederek ;
“Bayat Hükümdarım! Size bir şey danışmak için geldim,” dedi.
“Sen kim oluyorsun da bana Bayat diyorsun!” Diyerek çıkıştı Hükümdar Adbay.
Güçlü, kendinden emin bir şekilde cevap verdi;
“Unuttunuz mu hükümdarım? İsimleri kaldırdınız ya. Size istediğim şekilde hitap edebilirim, buna kızmaya hakkınız yok.”
“Aynı şey benim için geçerli değil. Ben koskoca hükümdarım.”
“Hayır. İlanlarda böyle bir ayrıntı yazmıyordu.
“Bunu yazmaya gerek duymadım.”
“Eğer böyle bir kural koyduysanız herkese bildirmeniz gerekiyordu Bayat Hükümdarım.
Adbay çok sinirlendi. Zaten ismini sevmediği için koymuştu bu kuralı. Şimdi kendisine ‘Bayat Hükümdar’ denmesini hiç kaldıramazdı. İsimleri tekrar getirmeye karar verdi.
Bu duruma herkes çok mutlu olsa da en çok Güçlü sevinmişti. Yanlış anlama anlamayın; Güçlü ,isimlerin geri gelmesinden çok ,hükümdara karşı çıkarak kendisini ismi dışında ilk kez gerçekten güçlü hissettiği için mutluydu.
Metopya’da ise işler yoluna girmişti. Halk isimlerine tekrar kavuşmuştu. Hatta artık çocuklar oyuncak bebeklerine bile isim veriyorlardı.
Bu arada, acımasız hükümdar Adbay’ın sonu ne mi oldu? Hükümdarlığına son verildi ve Metopya’dan sonsuza dek uzaklaştırıldı. Daha sonra ise Metopya iyi kalpli ve dürüst bir hükümdara kavuştu...


