Bebek Ejderha
- Elif Buğlem Ünal
- 27 Eyl
- 2 dakikada okunur
Yazar: Elif Buğlem Ünal ( 10 yaşında)
Editör: Muhammed Yusuf Doğan ( 13 yaşında)
Çizer: Berra Kandemir (10 yaşında)

Gökyüzünden bir bebek ejderhanın düştüğünü gören çocuklar merakla ejderhaya koşmaya başladılar. Ejderha bir anda korkuyla dikenlerini çıkardı. Çocuklar duraksadılar ve korktular, evlerine dönerek annelerine haber verdiler. Tabii anneler bu durumu pek hoş karşılamadığı için aceleyle ejderha avcılarını aradılar. Ama çocuklar bunu istemiyordu.
Mert:
Anne bunu yapmayın lütfen.
Eda:
Anne, Lütfen o güzel gözlü, yeşil pullu ejderhayı vermeyin. Belki arkadaş oluruz, olmaz mı?
Çok kızan annesi:
- Kızım ejderhalar evcil değil!
-Ama anne…
Annesi tam konuşmaya başlarken ejderha avcıları geldi. Eda ve Mert:
- eyvahhhhhh! Ejderhayı alırlarsa çok kötü şeyler yaparlar!
Avcılara engel olmaya çalıştılar. Tabi ikiye dört olmazdı. Hem avcılar hem de anneleriyle mücadele etmek zor olurdu.
Mert ve Eda mecburen anneleriyle eve giderken Eda:
-Ya Mert biz neden engel olamadık?
-Ejderhanın gitmesini istiyorlardı; nasıl engel olacağız ki?
Ama Eda vazgeçmeyecekti, bu yaz gününde zor da olsa onu kurtaracaktı. Araştırma yaptı ve ejderha avcılarının telefon numaralarına ulaştı, bir planı vardı.
Bunu gören Mert:
- Ne yapıyorsun, niye onların numarasını aldın?
Eda:
-Bir planım var. Ama ailelerimize söylemek yok, yoksa bize asla izin vermezler ve çok kızarlar. Onların telefon numarasını aldım çünkü oraya gideceğim, onları arayacağım ve onlar da telefonla ilgilenirken bebek ejderhayı kurtaracağım.
- Ama kiminle konuşacaklar telefonda?
- Seninle!
Mert donakaldı. Eda:
-Buna Mecburuz yoksa onu kurtaramayız.
- Tamam.
Avcıların ejderhayı tuttukları yer, etrafı dikenli tellerle çevrili bir kafesti. Eda hemen ejderhanın yanına gitti ve onu kurtarırken bir anda avcıların onu gördüğünü fark etti. Eda onlardan kaçarak izini kaybettirmeye çalıştı ve bunu başardı.
Diğer avcı telefondaki Mert’le artık konuşmak istemediği için telefonu kapattı. Eda, Mert ve ejderha bin bir zorlukla ormana kaçtılar. Ormanda Eda ve Mert zavallı ejderhanın gökyüzüne ağlayan gözlerle baktığını ve annesini aradığını fark ettiler. Onlar da minik ejderha kadar üzgündüler.
Bir süre sonra minik ejderha bir anda annesinin sesini duydu ve yerinde zıplamaya başladı. Bu onun mutluluk çığlığıydı sanki. Annesi yavrusu için sürüden ayrılmıştı. Eda ve Mert bir ağacın arkasına saklandılar ve annesinin yavrusunu almasını beklediler. Annesi önce yavrusunun kendine ait olup olmadığını anlamak için onu kokladı, yavrunun kendine ait olduğuna emin olduktan sonra yavrusunu şefkatle pençelerinin arasına aldı.
Eda ve Mert artık evlerine gitmeliydiler. Çok yorulmuşlardı ve neredeyse akşam olacaktı.
Eda eve geldiğinde karnı açlıktan zil çalıyordu. Mis gibi bir koku aldı. Bu somon balığı olmalıydı. Eda çok mutlu olmuştu ve annesine sarıldı. Annesi farklı bir şeyler hisseder gibi oldu ama kızının bugün neden bu kadar neşeli olduğunu anlayamadı. Oysaki ejderhayı gönderdikleri için üzgün olmalıydı.
Eda ise sadece karnının açlığını düşünüyordu. Eda yemekte sadece balık görmemişti ,yanında salata da vardı. Eda sevinçten havalara uçtu çünkü hepsini çok seviyordu. Afiyetle yemeğini yedi Eda.
Mert ertesi gün Eda’dan ejderhayı bıraktıkları yere gelmesini istedi. Eda yola koyuldu ve oraya gittiğinde bebek ejderha Mert’in yanındaydı ve çok mutlu görünüyordu. Eda çok şaşırdı bu duruma. Kızında bir gariplik sezen annesi de kızını gizlice takip etiğinde ejderhanın Mert ve Eda ile nasıl oynadığını görünce gözlerine inanamadı.
Mert ve Eda hayvanların insanlarla ne kadar büyük dostluklar kurabildiklerine şahit oldular. Şimdi bu üç minik kalp de dostluk için atıyordu.
Çocuklar çok mutlu olmuşlardı. Minik ejderha annesiyle uçarken gökyüzüne baktılar.
-Eda, sence başka yavru düşer mi?
- Bilmiyorum Mert bilmiyorum…


