Bu Karar Zor Mu Kolay Mı Karar Veremedim
- İsra Bilden
- 10 Ağu
- 3 dakikada okunur
Yazar: İsra Bilden (12 yaşında)
Editör: Zeynep Trabzon (11 yaşında)

Metnin başlangıcı ve ortası kötü oldu ama sonu harika oldu. Sonunu çok beğeneceğinizden eminim. Metnin başlangıcını 3 kere değiştirdim. İlk seferde kahraman fazlasıyla mutlu ve cennette yaşıyordu. İkincisinde kahramanın hayatı çok dramatik oldu. Başlangıçta bu kadar duygu patlaması fazlaydı! Üçüncüsünde ise normal bir insandı. Normal birinin bu kadar macera yaşaması, fazla abartı oldu!
Metnin ortasının gerçekçi olmaması, metni çok bebeksi yaptı. Sanki bebek kitabı yazıyorum! Kahramanın ilk başta normal hayat sürerken, daha sonra bu kadar macera yaşaması çok saçma. Ortasını kesinlikle değiştirmeliyim. Bir sorun daha var: Kahramanın adı hâlâ yok. Biraz farklı bir isim olabilir. Bence maceraya uygun olmalı. O yüzden, ilk olarak maceranın ne olacağını düşünmem lazım.
Macera, bir çekmecenin içinde geçebilir. Neden olmasın? Aynı zamanda oranın sakinleri, çorapların içinde yaşasınlar. Biraz saçmalık, metni ilginç yapabilir! Kahraman ve orada yaşayanlar cüce olursa tam olur. Bir ülkede yaşadıklarını zannederken, en sonunda çekmecenin içinde yaşadıklarını öğrenmeleri de okuyucuyu şok eder.
Ama bir sorun daha var ki (Bitmeyen sorunlar!): Kahramanım bana yemeği önünden alınan kedi gibi kızacak: “Neden cüceyim? Neden yaşadığım yer çekmece? Neden biraz daha gerçekçi yazmıyorsun? Neden hâlâ adım yok?”. Kısacası yaşlı dedeler gibi her şeyime karışan bir karakterim var. Aslında en baştan yanlış yaptım. Kahramanı güzel seçmeliydim. Ancak sorun yok. Eminim yardımcı karakterleri güzel seçersem, bana yardımcı olurlar.
Kahramanlarımız çekmecede yaşamaya devam ederken, üstlerine çoraplar yağsın. Kötü kokan çoraplarla savaşmak zorunda kalsınlar. Bazen, kokudan dolayı cüceler bayılsın. En sonunda başkarakterimiz, süper cüce gibi herkesi kurtarsın. Bence bu daha iyi. Hem en başta yazdığım gibi kahraman önce denizcilerle savaşıp, sonra ormanlar kralı olup, daha sonra da araba tamircisi olmuyor yani!
Gelgelelim başkahramanımıza. Bizim bu cücemizin adı, Çekçek olsun. Neden öyle gülüyorsunuz? Hikâyemiz saçma, ismimiz de saçma olsun. E tabii neden Çekçek olduğunu da söyleyeyim: Anne ve babası çekçek kullanmayı çok sevdikleri için oğullarının adını da Çekçek koymuşlar. Çekmecedeki halkı kurtardıktan sonra da adı Çobak olsun. Halk onu öyle ansın: “Kral Çobak geliyor!” gibi. Dikkat, Çorap değil de Çobak!
Kahramanımız; açık kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, ne çok zayıf, ne de çok kilolu, mavi tişörtlü, yeşil eşofmanlı, dinozor çoraplı Çekçek adında erkek bir çocuk olsun. Bunları yazıya dökerken bu bölümü unutmasam iyi olur. Yoksa okuyucu kahramanı kafasında canlandıramayabilir. Şimdi kafamızda toparlayalım:
Başkarakterimizin adı Çekçek. Yaşı dokuz-on civarında. Ailesi ile bir çekmecenin içinde yaşıyor ama bunu bilmiyor. Çekmecenin içindeki çorapların içinde yaşıyorlar. Çoraplar, onların evi! Bu çekmece diyarının en meşhur şeyi de tabii ki çoraplar. Çekmecenin suyu da toprağı da birbirinden güzel. Havası, meyvesi ve sebzesi, ondan da güzel. Böyle bir yer işte.
Ancak bir gün, üzerlerine kokmuş çoraplar yağıyor ve bazı cüceler bayılıyor. Bu olaylardan sonra Çekçek, halkına zarar gelmesini istemediği için çekmecenin dışına çıkıyor. Başta çok korksa da, sorunu nasıl çözeceğini bilmese de, annesinin verdiği cevizle beyni çalışıyor ve işin üstesinden geliyor.
Gidiyor geliyor, bakıyor ediyor. Ve anlıyor ki: Çekmecede yaşıyorlar. Bunu öğrendikten sonra hem çok şaşırıyor, hem de kızıyor. Gidiyor ve evin sahibi ile konuşuyor. “Yahu yapma, etme! Arkadaşlarım bayılıyor! Şuana kadar böyle bir şey yoktu, bundan sonra da olmasın! Bizi evimizden, yurdumuzdan etme!” diyor. E tabii ki evin sahibi de şaşırıyor. O da, “Aman Allah’ım!” diyor.
Sonra çoraplarını başka bir çekmeceye koymaya başlıyor. Cücelere kendini affettirmek için her cücenin yaşadığı evi (yani çorabı) alıyor ve çamaşır makinesinden yeni çıkmış olan temiz çoraplarla değiştiriyor. Bundan sonra da cüceler mutlu mesut yaşamaya devam ediyor. Bu mutlu sonun ardından Çekçek, bir başka sorunda da halkını kurtarmak için söz veriyor. Ve anlıyor ki: Korkularımızı yenmek için anne cevizi yemeliyiz. E tabii ki bu son cümle, işin şakası!
İşte böyle sevgili okur. Herkesin yazarlık serüveni farklıdır ama bu yolda karar vermek zordur. O yüzden, siz de benim gibi yanlış yapmayın ve yazınızın nasıl olacağına başlamadan önce karar verin. Yoksa böyle hayal kurarsınız…


