Derviş ile Dalyan
- Meryem Azra Okumuş
- 10 Ağu
- 2 dakikada okunur
Yazar: Meryem Azra Okumuş (11 yaşında)
Editör: Elif Sena Bilgin (12 yaşında)
Çizer: Ali Umut Ören (14 yaşında)

Zaman zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer cirit oynarken,
Eski hamam içinde.
Bir sinek vızıldadı havada,
Derisini sattık yüz liraya,
Kemiklerinden köprü kuruldu Kervansaray’a
“Nasıl oldu?”, diye sorular akılda.
Bugüne, bugün iki adam geçti
Biri zayıf, biri şişman idi,
Biri dost, biri düşman gibi,
Bakalım sonunda yüzler gülecek mi?
Bir varmış, bir yokmuş,
Büyük bir Kervansaray varmış.
Her gün binlerce kişi konaklarmış,
Derviş ile Dalyan kardeşler hizmette sınır tanımazmış.
Bizim ikiz kardeşler, ikizmiş ama
Ak ile kara kadar birbirlerinden farklı bu arada,
Derviş durmaksızın çalışır, Dalyan hep kaytarır,
Ayağını yorganına göre de sadece Derviş uzatır.
Ah Dalyan Ah!
Gözü bir türlü doymayan! Vah ki ne vah!
O bir şey istedi mi, bir yolunu bulmalı,
“Helal mi, haram mı?”, demeden o iş hemen olmalı.
Derviş iş yaptığında alır bahşişini,
Koşarak kardeşinin eline getirirdi,
“Pay edelim kardeşim, rızkımızda bir olsun”, derdi
Dalyan ise verilen bahşişi sadece kendisi için yerdi
İkizler yine bir gün bütün Kervansaray’ı temizlemiş,
“Şimdi işimiz bitti, biraz dinlenelim”, demiş,
Tam çıkacakken; O da ne?! Odadaki küpü fark etmiş,
Bakmışlar içi altın dolu, şimdi ne yapmalı, ne etmeliymiş?
Derviş: “Hemen Kervan sahibine haber verelim”
Dalyan: “Olmaz, bırak da bu altınları biz yiyelim,
Olurdu, olmazdı; Yerdin, yemezdin kavga mı edelim?
En iyisi bir gece düşünüp bekleyelim.”
Derviş’in gözüne uyku girmemiş düşünceden,
Dalyan plan yapmış inceden.
Güneş doğmuş dağların arasından,
Dalyan gizlice küpü kapmış odadan.
Derviş’in sabaha karşı içi geçmiş,
Gözünü açmış ki, küp te Dalyan da gitmiş
“Saklarım küpü, derim ki; “Odadan kaybolmuş,
Derviş anlayana kadar zaten, bende amacına ulaşmış”.
Dalyan, nefes nefese elinde küple koşarken,
Çıkagelmiş altınların sahibi köşeden,
Dalyan uyanık tabii altınları unutan adamı tanımış gözünden,
-Ah demiş Efendim, bende küpünüzü getiriyordum önden,
Adam süzmüş şöyle bir Dalyan’ı;
“Haydi demiş çıkar ağzındaki baklanı”
Vazgeçmiş, “Bu çocuk gerçekten iyi kalpli”
Fakat tam o sırada duymuş Derviş’in sesini.
“Ah Dalyan yine ne yaptın?
Hakkın olmayana elini mi uzattın?”
Adamın aklında deli divane sorular,
Derviş demiş: “Buyurunuz Efendim, küpünüz buradalar”
Altınların sahibi: “Sen ne kadar iyi niyetlisin”
İçinden geçirmiş “Bu işte bir iş var çözmelisin”
-Yarın sizlere soru soracağım, altınlar doğru cevabı bilenin
Derviş umursamamış, Dalyan demiş: “Doğruyu bulursan altınlar senin”
Ertesi gün olmuş, masa kurulmuş, gelmiş bizim ikizler baş köşeye oturmuş,
Sormuş adam, iki adam büyük kavgaya tutuşmuş,
Sebebi paylaşılamayan tarlaymış,
“Kime nasıl verilmeli, paylaştırmalı?” demiş
İri yarı olan Dalyan’dan cevap gecikmemiş:
“Boyu, posu, kası kuvveti fazla olanın Hakkı’dır tarla”, demiş,
Derviş, “Bir karış birine, bir karış ta diğerine verilmeli”, demiş,
Altınların sahibi anlamış, küpün tamamını Derviş’e vermiş,
Derviş teşekkür etmiş,
Dalyan küplere binmiş,
İyi kalpli Derviş altınları alır gider miymiş? “Yarısı Dalyan’ın”, demiş,
Kalbi yumuşayan Dalyan özür dilemiş, artık hakka ömür boyu dikkat etmiş.


