Gene Yanlış Kişiye Sarıldım
- İsra Bilden
- 10 Ağu
- 3 dakikada okunur
Yazar: İsra Bilden ( 12 yaşında)
Editör: Mustafa Asım Acar (13 yaşında)
Çizer: Berra Kandemir (10 yaşında)

Gözlerimi açtım her yer beyaz. Yatak tanıdık değil, yastık tanıdık değil, sesleri tanımıyorum. Yanımda kimse olmamasına rağmen çok ses var. Elimde serum var, diğer kolum alçıda ve en korkuncu da dün gece ne yaşadığımı hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum…
Korkuyorum, neden buradayım, kaçırıldım mı, belki de bir rüyadayımdır. Yüzüme bir çimdik atıyorum ve o an bağırıyorum. Yüzümde dikiş izleri var. Acaba bir kavgadan mı çıktım. Dün neredeydim? Evde değil, okulda değil, markette değil, hastanede değil, fabrikada değil. Ben bu yerler dışında bir yere gitmem ki. Ayağa kalktım, alçıdaki kolumu tutmak zordu. Sanki alçı değil de taş vardı. Kapıyı açtım ve açtığım gibi bir ayna gördüm. Suratım bembeyazdı, üstümde mavi noktalı uzun bir kıyafet vardı. Gözlerimin altı morarmıştı. Dudağım patlamıştı.
“Ağır şekilde yaralanmış, dün ne oldu? Siz biliyor musunuz?”
Galiba bu soruları bana soruyor, doktora benzer bir kişi. Ama en son sorduğu soruyu bana sormamıştı onu biliyorum. Ama kime sordu onu bilmiyorum ve galiba bilmek de istemiyorum, istiyor da olabilirim. Galiba hastanedeyim. Emin değilim, hastanede olsam; hastane kokusu gelirdi. Bazen kendime soruyorum neden hiç bir şey anlamıyorum veya anlayamıyorum…
Aynadaki halimden korkmuştum. Ayna, ayna, ayna… Aynaları küçüklüğümden beri severim. Kardeşimle komik suratlar yapar, şakalaşırdık birbirimizle. O hep beni canavara benzetirdi, bende onu hayalete. Canavar demişken bir paragraf önceki halim. Korku filminden fırlamış bir canavara benziyordum.
Aynaya doğru yürüdüm. Sağıma bakınca koridor, soluma bakınca koridor gördüm. Bembeyaz bir koridor. Galiba ölmüştüm. Yoksa neden her yer bu kadar beyaz olsun ki? Ama eğer ölseydim gözümü açtığımda yatakta olmazdım. Belki şimdi ölmüşümdür. Kim bilir.
Tekerlekli sandalye yanımda duruyor, onun yanında da bir adam. Genç bir adam. Gözlerini benden kaçırıyor. Ama gözleri mavi. Uçsuz bucaksız, gürül gürül akan bir nehir kadar mavi. Mavi, mavi, mavi. Kardeşime mavi çok yakışırdı. Kardeşim, kardeşim. Sahi neredeydi o? Kurabiye canavarı! Canavar, canavar, canavar… Sanki karşısında canavar var, yanımdaki adam öyle düşünüyor! (Gerçi aynadan kendimi gördüğümde bende öyle düşünmüştüm ama!) adam tanıdık geliyor sanki; bilemedim şimdi? Gerçi bana herkes tanıdık geliyor. Belki beni kaçıran adam budur. Ama ben kaçırıldım mı onu da bilmiyorum. Durmadan bir şeyleri bilmemek, sorgulamak, anlamamak, önemsememek, korkmak, endişe etmek sanki bir dağın zirvesindeymiş gibi hissettiriyor. Ve tüm bu duygular sizi aşağı itmeye çalışıyor. Tam itecekken komik ve şaşkın ördeklerin kelebek gördüklerinde dikkatleri dağıldığı gibi benimde dikkatim dağılıyor. Ve uçurumdan bir adım geriye gidiyorum ama hiçbir zaman uçurumun kenarından ayrılmıyorum. Hep oradayım. Ve galiba hep orada kalacağım…
Koridordan biraz ileri gittiğimde görüş alanım daraldı. O ana karşımda sapsarı saçlı gözleri; ren geyiği kadar tatlı ve masum, yeni doğmuş bir ayıcık kadar şaşkın kardeşimi gördüm. Üstünde ona doğum gününde aldığım mavi ve sarı, çiçek desenli bir elbise var. Mavi ve sarı ona her zaman çok yakışmıştır. Mavi, sarı, mavi, sarı. Babamın doğum gününden bir gün önce idi. Annem ben ve kardeşime mavi ve sarı bir balon almıştı. Kardeşim balonunu elinden kaçırmıştı. Gözlerini hemen annemden kaçırıp, endişeli gözlerle bana bakmıştı. Gözler, gözler, gözler, gözler… Ne zaman ona gülümsesem gözlerini benden kaçırır ve yanakları kızarır. Tıpkı güneş battığında gökyüzünün aldığı renk coşkusunun, bir kelebeğe hayat sevinci verdiği kadar güzel bir andır o an. Hele hele ona sarılmak; yavru bir kutup tilkisi ile aynı yatakta uyumak kadar güzeldir. Kardeş, kardeş, kardeş ve can dostum…
‘Şizofren hastası. Her geçen saniye halüsinasyon görme oranı artıyor. İşin kötüsü; gördüklerini gerçek sanıp sarılmaya çalışması. Tamam, kardeşini seviyor, onu özlüyor ve ona sarılmak istiyor ama, ama… O öldü. Geri getiremeyiz. Özlemden kendine zarar veriyor. En son yüzüne çok kötü zarar vermiş. Verdiğimiz ilaçları düzenli kullanmazsa iş kötüye gider. Aynı zamanda dış dünya ile iletişimini tamamen kesmiş. Artık eve götürebilirsiniz. Ama sizden ricam; yanından ayrılmamaya dikkat edin. Kendine zarar verebilir….
En son duyduğum şey; doktora benzer kişinin söyledikleri oldu. Ama hala nerede olduğumu bilmiyorum, bu sefer gözlerimi açtığımda bir koltuktaydım. Koltuk tanıdık değil ama kokular tanıdık…