Hayal Gücüm
- Fatma Zehra Demirci
- 10 Ağu
- 3 dakikada okunur
Yazar: Fatma Zehra Demirci (12 yaşında)
Editör: Azime Nesibe Ustabaşı (14 yaşında)
Çizer: Nahide Rana Can (12 yaşında)

- Hadi Jeriye, gülümseyen gül, isim sözlüğüne geç kalacağız!
O ülkede bir adetti bu. Her sene herkes ismini değiştirmeye giderdi. İnsanlar isimlerini kendileri seçmezdi, isim sözlüğü seçerdi. Bunlar çok da güzel isimler değildi. Bu yüzden artık insanlar belki bu sene daha güzel bir ismim olur diye giderlerdi isim sözlüğüne.
-Anne, Jeriye geçen seneki ismimdi. Bu seneki Gardenya, “çıtır tavuklu sandviç” yani!
-Evet tatlım, ama sana artık Gardenya da diyemeyeceğim.
Annesi kızına gülümseyip eliyle hadi işaret yaparak kapıya yöneldi. Gardenya, annesiyle beraber sıcacık simit kokan sokaklardan hızlıca geçip isim sözlüğünün sarayına vardı.
İçeri girdiklerinde sözlüğün önünde uzun bir sıra olduğunu gördüler. Anne, iç geçirdi:
-Her sene bu zahmete katlanmak zorunda mıyım ki? Neden başka bir karakter yok benim yerimde? Yeter artık, bana da yazık değil mi ama? Her sene, her sene olmaz ki! Hadi, gir çık olsa neyse… kaç saat bekliyorum! Küçücük çocuk var bir de yanımda, keşke başka bir karakter olsaydı benim yerimde!
Ah be, yakalandık! Neyse artık, çaktırmadan hikâyeye devam edelim.
-Anne, sıra gittikçe uzuyor. Bir an önce sıraya girmeliyiz. Yeni ismimizi almazsak nasıl bir ceza vereceklerini sen de biliyorsun.
Kızının sözleriyle düşüncelerinden sıyrılan anne hızlıca sıraya geçti. Saatler süren beklemenin ardından sıra nihayet onlara gelmişti. İsim sözlüğünün olduğu odaya girdiler. Kocaman tahta bir masanın üstünde bütün masayı kaplayan, kan kırmızısı renginde, kalın bir kitap vardı. Ona “isim sözlüğü” denirdi.
Rivayetler şöyleydi:
“Ülkenin kralı ölüp oğlu olmadığı için yerine geçecek kimseyi bulamadıklarında tüm ülke kendini büyük bir kargaşanın içinde bulmuştu. Bu kargaşada insanlar kral ölmeden önce hiçbir şekilde giremedikleri sarayın içine ellerini kollarını sallayarak girmeye başlamışlardı. Yine bu şekilde fakir bir kimse sarayın bodrumuna belki değerli bir şey bulurum, diye girdiğinde şu anda isim sözlüğü diye adlandırdıkları o büyük kitabı bulmuştu. Bunu lehine çevirip “Beni Tanrı gönderdi. Bu da bana verdiği büyülü kitap!” diyerek ülkenin yönetimini eline almıştı. O günden sonra her sene herkesin ismi değişmeye başlamıştı. Buna karşı gelip ismini değiştirmeyenler, hayatlarının geri kalanını hapiste geçirmek zorunda kalmışlardı. Yeni krala gelirsek tabii ki o ölünce yerine oğlu geçmişti. Ve sonra da onun oğlu…”
Kısa boylu, zayıf ve yüzü fareye benzeyen görevli; önce kimin seçileceğini sorduğunda annesi kızını kendisinden bir adım ileriye ittirerek önce Gardenya olduğunu söyledi.
Gardenya, her sene bunu yapmasına rağmen korku dolu gözlerle isim sözlüğünün karşısında durdu. Sözlüğün karşısına geçer geçmez kitabın sayfaları büyük bir hışırtıyla kendi kendine hareket etmeye başladı. Minik kızın yaşına göre oldukça uzun olan kahverengi saçları, isim sözlüğünün sayfalarının çıkardığı rüzgarla birbirine girmişti.
Gardenya, yeni ismini gerçekten çok merak ediyordu. Aynı zamanda anlamını da... Fakat içini minik bir hüzün kaplamıştı. Aslında her sene böyle olurdu. İsim sözlüğünün karşısına geçince hüzün kasırgası gelip duygularını bir fırtınaya çevirirdi.
İsmine çok alışmıştı. Ama yine de dert etmiyordu. Etmemesi de gerekiyordu. Çünkü yeni ismine alışacağını biliyordu. Ansızın aklına bir şey geldi. Tüm bunlar bir hikâyeydi. Tabii ya, bunu nasıl unutmuştu? Maşallah, maşallah; yazar da pek güzel yazmış! (Yazmaya da devam ediyor.) Hayal gücü çok genişmiş. Ben bile hikâyenin içinde olduğumu unuttum diye geçirdi içinden.
Yaaa, bunlar nereden anlıyorlar ki bir hikâyede olduklarını? Neyse, neyse; ne güzel övdü beni! (İşime geldi) Zaten hikâyenin tuzunu koymayı unutmuşum. Onu da o koymuş oldu.
PAT!
İsim sözlüğünün sayfaları gürültülü bir şekilde durdu. Durmasıyla birlikte odanın içini küflü kâğıt kokusu sardı. Kitabın sesi bütün odaya yayıldı:
-Gija. Anlamı: kışın açan çiçek.
Anneyle kızı yeni isimleriyle evlerinin yolunu tutmuşlardı. Annenin yeni ismi Siya, kızının ismi ise Gija olmuştu.
-Çok saçma, dedi Siya.
Gija, annesinin sesindeki kızgınlığı fark etmişti:
-Ne çok saçma?
Siya derin bir iç çekti:
-Her sene yeni bir ismimizin olması…
Gija, annesinin gözlerinin içine bakıp gülümsedi:
-İşte, hayal gücü diye buna denir!
İsim Sözlüğü
Jeriye: Gülümseyen Gül
Gardenya: Çıtır tavuklu sandviç
Gija: Kışın açan çiçek
Siya: Kağıt havlu