top of page

Herkes Normal, Ben Olmuşum Anormal!

  • Abdurrahman Özuygur
  • 4 Kas
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 13 Kas

Yazar: Abdurrahman Özuygur (11 yaşında)

Çizer: Elif Sena Uzun (9 yaşında)

Editör: Asel Sözer (12 yaşında)

ree

Girapu yılgın koalalar gibi gözünü devirdi. Karşısında duran şey meşeden yapılma mini bir kayığın içinde duran vıcık vıcık öğle yemeğiydi. Nasıl bir yemek olduğu anlaşılmıyordu. Sanki bir jölenin içine hiperaktif bir cüce koymuşlar da o cüce oradan çıkabilmek umuduyla zıplayıp duruyordu. Durmadan enerji dolu bir bukalemun gibi renk değiştiriyordu. Bazen kırmızı oluyordu, Birden mavi,Arada pembe olmayı unutmuyor,Gri rengini asla ihmal etmiyordu.Yanında duran koca metal kovanın içinde duran araba şeklindeki kuru ekmeklerden birini aldı, ağzında gevelemeye başladı. Bu sırada aklını bazı düşünceler ele geçirmiş ve zihninde diktatörlüğünü ilan etmişti. Bunlara rağmen dikkatle arkadaşlarını izliyordu.Papau aylar sonra diyetten kurtulmuş obur gibi yemeğine yumulmuştu.Yakın arkadaşı Lolipu yemeğini bitirmiş, kuru ekmeklerin biriyle tabağı anne titizliğiyle temizliyordu.Yanında oturan Şişkoku matematik dehası gibi ilk önce yemek mi yesem yoksa futbol topu tatlısını mı lüpletsem diye düşünüyordu.

Lolipu arkadaşının bu halini fark edince elindeki ekmeği bıraktı, karşısında duran arkadaşına doğru eğildi.“Bir sorunun mu var Girapu?” diye sordu. Bunu duyan Girapu patlamak üzere olan kitle imha silahları gibi cevap verdi.“Fark etmiyor musunuz?”“Neyi?”“Yaşadığımız hayatı!”“Ne olmuş ki hayatımıza, normal bir şekilde yaşıyoruz.”“Sorun da bu işte, yaşadığımız yaşam normal değil!”Girapu iyice celallenmişti, sanki halkın önünde konuşma yapıyordu.“Halis muhlis bal gibi de normal bir hayat yaşıyoruz.”Bunu diyen Papau idi. Sanki önemli bir hediye beklerken karşısına çorap çıkmış doğum günü çocuğu gibiydi. Girapu sinirlenmişti.“Sabahları yattığımız yataklardan, çünkü yatılı okulda okuyoruz, ineklerin çıkardığı seslerle uyanıyoruz ve inekler sırf bu görev için okula gelmişler. Hadi onu geçtim, yataklarımız pamuk şekerden, akşam yatıp sabah yapış yapış şeker içinde uyanmaktan bıktım! Hem konu yataklarımız değil, acayip, tuhaf hayatımız!”“Nasıl?”“Yaşadığımız okul neden tuğlalardan yapılmış bir piramit zinciri şeklinde? Nedense okulun en alt katında sınıflarımız var ama tüm okul piramidin çeyreğini anca doldurabiliyor, en dip yer olan üst katta ise tuvaletimiz olduğu için sıkıştığımızda uygunsuz şeyler oluyor! Neden matematik yerine yemekmatik dersi işliyoruz? Kaç adımda yemek yeriz veya bir yemek kaç lokmada yenir kimin umurunda? Beden eğitimi değil de badi badi yürüme eğitimi almamızın sebebi dış güçler olabilir mi? Çünkü badi badi koşma yarışı biraz garip bir durum! Tesadüfe bak ki kalemlerimiz çividen, defterlerimiz hiyerogliften! Hata yaptığımızda düzeltmek insanın canını çıkarmada bir numara! Kıyafetlerimizi başımızda fötr şapka, üstümüzde kürk, altına takım gömlek ve İskoç pantolon şeklinde kombin yapma ilk kimin aklına gelmiş? Ve okulumuzun adının Hacı Zıpkın Ali Muhsin Ortaokuloğlu olması sence normal mi?”İçi, uzun zaman sonra sınav sonuçları açıklanan bir öğrenci gibi rahatlamıştı. Bir süredir içinde biriktirdiklerini sonunda dışarı salıvermişti. Bu sırada neredeyse tüm yemekhane onları dinliyordu; herkes yemek yemeyi bırakmış, dikkatle Girapu’nun konuşmasını dinliyordu. Girapu bir an konuşmayı kesip etrafına baktığında etrafındaki herkesin onun dediklerine bir dedikoducu kadın gibi kulak verdiğini fark etti. Bu kalabalığı görünce birden utanıverdi. Bu duruma daha fazla dayanamayan Lolipu,“Abartıyorsun Girapu, yani Allah aşkına, nesi tuhaf? Bana göre matematik yerine yemekmatik dersi işlenmesi daha mantıklı, biz her zaman koşarız, bu yüzden badi badi koşmak daha değişik olamaz mı? Asıl tuhaf olan, koca yemekhanenin önünde kimsenin inanmayacağı bir konuda söylev vermek!” dedi.Girapu içinden, “Aslında bu taraf doğru!” diye geçirdi. Çünkü herkes Girapu’ya, “Vah zavallı, aklını yitirmiş!” diye bakıyordu. Yine de erkenden beyaz bayrağı çekmeye niyeti yoktu, bu yüzden konuşmasına devam etti.Bu sırada okulun tiyatro öğretmeni Titaru Hanım onları dinlemekteydi. Girapu’nun güzel hitabet yeteneğine, jest ve mimiklerine hayran kalmıştı. Aynı zamanda kimsenin onu dinlemeyeceğini bile bile savunmasına devam etmesi, uzun zamandır aradığı şeyi bulmuştu. Hızlıca oturduğu masadan kalktı ve Girapu’nun oturduğu sandalyeye eğilip kulağına şunları söyledi:“Girapu, gerçekten güzel bir tiyatral yeteneğin var, bu yılki ‘Kokmayan Bir Koku’ oyununda rol almak ister misin?”


 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page