İstenmeyen Rol
- Ayşegül Duyar
- 10 Ağu
- 2 dakikada okunur
Yazar: Ayşegül Duyar (11 yaşında)
Editör: Elif Mina Direk (10 yaşında) Çizer: Elif Alparslan (11 yaşında)

Ahmet, sekiz yaşında bir çocuktu. Ahmet’in en sevdiği şey parkta arkadaşlarıyla oyun oynamaktı. Ahmet, o gün de parkta arkadaşlarıyla oyun oynamak için dışarı çıkmıştı. Parkta en sevdiği arkadaşı Mehmet ile buluştular. Birlikte kaydıraktan kaydılar, salıncakta sallandılar, ebelemece oynadılar ve tahterevallide birbirlerini yükseğe fırlattılar.
— Bir saniye! Neden buradaki bilgilerin hepsi yanlış? Dur da sana doğrusunu anlatayım. Benim adım Faruk, dokuz yaşındayım, en sevdiğim şey legodan binalar yapmaktır, Mehmet diye birini hiç tanımıyorum. Son ve en önemlisi olarak ben yüksekten korkarım ve tahterevalliden inmek istiyorum! Aaaaaaahhhhh!
— Adın Faruk demek. Bak Faruk, eğer sessizce rolünü yaparsan bunlar çok kısa sürer, fakat işi uzatır veya bana karşı çıkmaya çalışırsan külahları değişiriz ona göre.
— Çok korktum. Peh! Külahları değişirmişiz!
— Seninle oyalanacak vaktim yok benim.
Ahmet ve Mehmet vedalaştıktan sonra, eve gitmek için ayrıldılar. Ahmet eve dönerken ayağı bir taşa takıldı ve yere düştü. Galiba ayağını kırmıştı. Zavallı Ahmet! Ahmet’in annesi onun çığlıklarını duyup hemen yardıma koştu. Beraber hızlıca hastaneye gittiler.
— Aaaahh! Çok canım yanıyor! Bunu sen yaptın! Hem de bile isteye!
Aaaaaaaaaaahhhhh!
— Hiç bile isteye yapar mıyım? Biz neredeyse dost sayılırız. Kendin takıldın taşa.
— …
— Tamam, seni bilerek düşürdüm. Hikâye devam etsin diye. Şimdi bu konuyu kapatalım ve hikayemize geri dönelim.
Hastanede öğrendiler ki Ahmet’in ayağı çok ama çok kötü kırılmıştı. Doktor iyileşmesinin üç yıl alacağını söyledi. Ahmet üzgündü. Üç yıl boyunca bir daha koşamayacak ve gönlünce eğlenemeyecekti.
— Demek külahları değişiriz derken bunu kastediyordun. Çok kötüsün! Benim asıl babam doktor. Bir kırığın iyileşmesi asla üç yıl sürmez. Bunu sen uydurdun.
— Sadece bu kadar da değil. Karakterler, davranın!
— Hey, neden bunlar üstüme üstüme geliyor! Tamam sakin olmalıyım. Planımı gerçekleştirmemi engelleyemezsin.
— Neymiş bu plan? Karakterler her zaman yazarların emrindedir ve onların sözlerinin dışına çıkamazlar. Karakterler yazarlar ne isterse onu düşünür, yapar ve söylerler. Bunca roman yazdım, yüzlerce karakteri yönettim ama yazara karşı çıkmaya çalışan bir karakter hiç görmemiştim.
— O zaman bu senin için bir ilk olacak. Oysa “Yazar ve Karakterler İçin Uyulması Gereken Kanunlar” adlı kitabı okusaydın, karakterlerin yazar onlara kötü davranırsa metin değiştirme haklarını kullanabileceklerini bilirdin.
— Olamaz. Ben...ben bunu bilmiyordum.
— Artık yeni bir dönem başladı yazar. Dur bir dakika senin adın ne?
— Benim adım da Faruk. Bu yüzden senin adının Ahmet olmasını istiyordum. Özür dilerim. Bana ne yapacaksın?
— Bence senden harika bir karakter olur. Sana uygun bir yazar da bulduk mu tamamdır. Eeeeee ne demişler gülme komşuna, gelir başına.